10 Aralık 2015 Perşembe

Turcomania(Azerbaycan)






Heinrich Berghaus_Die Volker Asien's Und Europa's_1847
Anadolu Azərbaycan Türkstan Türkmanları
Das Russische Reich by Berghaus, Heinrich from 1848
Turkey georgia commanie by Nicolas Sanson 16523
Mallet 1683 Tvrcomania
«Народы ЗСФСР и сопредельных частей Северного Кавказа (по данным переписи 1926г.)», Акулянц А.Н. и Померанцев П.П., ГГУ Госкартогеодезия ВСНХ, Ленинград, 1926 
Map_of_Turkey_in_Asia,_Description_de_L'Universe_(Alain_Manesson_Mallet,_1683)

«Die Volker Asien's Und Europa's», Heinrich Berghaus, «Berghaus Physikal Atlas», Gotha, 1847
«Ethnographische karte von Europa»»Brockhaus Konversations-Lexikon», 14th Edition, Leipzig, 1892-1895 "Tatares"
«Ethnographische Karte von Europa», Heinrich Berghaus, Gotha, 1847 "Turkmanen"
Nicolas De Fer_Mer Noire_Paris_17051
«Ubersicht von Europa mit ethnograph», Heinrich Berghaus, «Berghaus Physikal Atlas», Gotha, 1847
h.moll_asia_minor_17096
1Etnographical map of Caucasus_J. S. Virute & Co._London1880

Marko Polo

Карта Ф. Де Вита 1682 г.





8 Aralık 2015 Salı

Azərbaycanda Türk dili..

Azərbaycanda Türk dili





Məhz Türkcə [Türkman Türkcəsi - Türkcənin Türkman şivəsi] adlanırdı. 
Burada da bizim azerbaycanca adlandırdığımız dil o dönemde
 ''Türki-yé Türkmani'' yanı ''Türkman Türkcesi'' adlandırılır..




























1956-Azərbaycan dili


13 Mayıs 2015 Çarşamba

Sultan Jahanshah

dörd Xəlifə adina kəsilən Qaraqoyunlu pulu.
QARAQOYUNLU Qara Iskandar,(1420-1438) çağındakı Türkman pulu . "ÖZ" tamğasına diqqət
QARA QOYUNLU: Qara Yusuf, 1406-1420, AR tanka (5.08g), Bidlis, ND, A-2478, in the name of Qara Yusuf and his son Pir Budaq, floriated hexagon obverse, nice strike, VF, R, ex Ruud Schüttenhelm collection
QARA QOYUNLU, lot of 3 pcs: Iskandar (823-841), tanka n.d., Tabriz (scarce; photo); Jahanshah (841-872), tanka Tabriz n.d., Yazd 858 (?). Album 2490, 2493.
Very Fine
Jahanshah bin Tughril (1438-67), ruler; Date(s): 1445 - 1446; Classification(s): coin, Tanka, Islamic, Post-Mongol Iran, Qara Qotunlu; Acquisition: bought by Coins and Medals Fund [CM.2297-1997]
Qara-Qoyunlu, Iskandar (1420-38), Tanka, 4.25g, Mardin, undated type, rev. tughra in centre (A.2490),
 AQ QOYUNLU, Sultan Jahanshah 1438-1467AD,AR Tanka dated AH870 Album-2494-S, Ctsp EF.....sold
IS072_Qara_Qoyunlu_Jahanshah_AR_Tanka_878_ws
Qaraqoyunlu Cahanşah Türkman(Baranlu)
QARA QOYUNLU, Jahanshah, AH841-872/1438- 1467AD, AR Tanka dated AH868,  2 counterstamps! 
Album-2494-S ctsp EF......sold
QARA QOYUNLU Iskandar, 1420-1438, AR tanka  NM, ND, A-2492

14 Mart 2015 Cumartesi

Bilgə Xaqan Yazısı.

Doğu yüzü
 [1] Tengri teg Tengri yaratmış Türk Bilge Kağan sabim: Karigım Türk Bilge [Kağan ... ]ti Sir Tokuz Oğuz İki Ediz kerekülüg begleri budunı [ ... Tü]rk teng[ri ... ]

[1] Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağanı … Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri, milleti … Türk tanrısı

[2] üze kağan olurtum. Olurtukuma ölteçiçe sakınığma Türk begler budun ögirip sebinip torigtamış közi yügerü körti. Bödke özüm olurup bunca ağır törüg tört bulungdakı [ ... ]dim. Üze kök Tengri as[ra yağız yir kılındukda ikin ara kişi oğlı kılınmış].

[2] üzerinde kağan oturdum. Oturduğumda ölecek gibi düşünen Türk beyleri, milleti memnun olup sevinip, yere dikilmiş gözü yukarı baktı. Bu zamanda kendim oturup bunca ağır töreyi dört taraftaki … dim. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış.

[3] Kişi oğlında üze eçüm apam Bumın Kağan İstemi Kağan olurmış. Olurupan Türk budunurig ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş. Tört bulurig kop yağı ermiş. Sü sülepen tört bulungdakı budunuğ [kop almış, kop baz kılmış]. Başlığığ [yü]kündürmüş, tizlig[ig sökürmiş. İlgerü Kadırkan yışka tegi kirü]

[3] İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye dik çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda

[4] Temir Kapığka tegi kondurmış. İkin ara idi oksuz Kök Türk iti anca olurur ermiş. Bilge kağan ermiş, alp kağan ermiş. Buyrukı bilge ermiş erinç, alp ermiş erinç. Begleri yime budunı [yime tüz ermiş. Anı] üçün ilig anca tutmış erinç. İlig tutup törü[gitmiş. Ozi anca kergek bolmış].

[4] Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilâtsız Gök Türkü düzene sokarak öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İÜ tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş.

[5] Yoğçı sığıtçı örigre kün toğsıkdakı Bökli çöl[l]üg il Tabğaç Tüpüt Apar Purum Kırkız Üç Kurıkan Otuz Tatar Kıtariy Tatabı bunca budun kelipen sığtamış, yoğlamış. Antağ külüg kağan er[miş. Anda kisre inişi kağan bolmış eri]nç. Oğlıtı kağan bolmış erinç. Anda [kisre inişi eçisin teg]

[5] Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyle ünlü kağan imiş. Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî. Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi

[6] kılınmaduk erinç, oğlı karigın teg kılınmaduk erinç. Biligsiz kağan olurmış erinç, yablak kağan olurmış erinç. Buyrukı yime biligsiz ermiş erinç, yablak ermiş erinç. Begleri budunı tüzsüz üçün Tabğaç budun tebliğin kürlügin [üçün armakçısjın üçün inili [eçili kiriğşürtükin üçün begli budunluğ]

[6] kılınmamış olacak, oğlu babası gibi kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî. Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti

[7] yorigşurtukın üçün Türk budun illedük ilin ıçğınu ıdmış kağanladuk kağanın yitürü ıdmış. Tabğaç budunka beglik un oğlın kul kıltı, isilik kız oğhn kürig kıldı. Türk begler Türk atın ıtı. Tab[ğaçğı] begler Tabğaç at[ın tutupan Tabğaç kağanka körmiş. Elig yıl]

[7] karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutarak, Çin kağamna itaat etmiş. Elli yıl

[8] işig küçüg birmiş. İlgerü kün toğsık[k]a Bökli kağanka tegi süleyü birmiş. Kurığaru Temir Kapığka süleyü birmiş. Tabğaç kağanka ilin törüsin alı birmiş. Türk kara kamağ budun anca timiş: İllig budun [ertim, ilim amtı kanı, kimke ilig kazğanur men tir ermiş].

[8] işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş.Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş.

[9] Kağanlığ budun ertim, kağanım kanı. Ne kağanka işig küçüg birür men tir ermiş. Anca tip Tabğaç kağanka yağı bolmış. Yağı bolup itimi yaratunu umaduk yana içikmiş. Bunca işig küçüg birtükgerü sakınmatı Türk budunuğ ölür[eyin, uruğsır]atayın tir ermiş. Yokadu barır ermiş. Üze

[9] Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi, gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden, yine tâbi olmuş. Bunca işi, gücü vermediğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. Yukarıda

[10] Türk Tengrisi ıduk yiri subı anca itmiş erinç. Türk budun yok bolmazun tiyin budun bolçun tiyin karigım İltiriş kağanığ ögüm İlbilge Katunuğ tengri töpüsinde tutup yügerü kötürti erinç. Karigım kağan yiti yigirmi erin [taşıkmış. Taşra yorıyur tiyin kü eşidip balıkdakı tağıkmış, tağdakı ]

[10] Türk Tanrısı, mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İltiriş kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmıştır. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki

[11] inmiş. Tirilip yitmiş er bolmış. Tengri küç birtük üçün karigım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koriy teg ermiş. İlgerü kurığaru sülep tirmiş, kubratmış. Kamağı yiti yüz er bolmış. Yiti yüz er bolup [ilsiremiş kağansıramış budunuğ kürigedmiş kuladmış budu]nuğ Tü[rk tö]rüsin [ıçğınmış]

[11] inmiş. Toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için, babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. Doğuya batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış

[12] budunuğ eçüm apam törüsinçe yaratmış boşğurmış. Tölis Tarduş budunuğ anda itmiş. Yabğuğ şadığ anda birmiş. Biriye Tabğaç budun yağı ermiş. Yırıya Baz Kağan, Tokuz Oğuz budun yağı ermiş. Kı[rkız Kurıkan Otuz Tatar Kıtariy Tatabı kop yağı ermiş. Ka]rigım [kağan bunca ..kırk artukı]

[12] milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş. Yabguyu, şadı orda vermiş. Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan °unca…. kırk

[13] yiti yolı sülemiş, yigirmi sürîgüş sürigüşmiş. Tengri yarlıkaduk üçün illigig ilsiretmiş, kağanlığığ kağansıratmış, yağığ baz kılmış, tizligig sökürmiş, başlığığ yükündürmiş. Karigım kağan [anca ilig törüg kazğanıp uça barmış]. Karigım [kağanka] baş[lay]u Baz Kağanığ balbal [tikmiş. Karigım]

[13] yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı lütfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış., düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş. Babam kağan için ilkin Baz Kağanı balbal olarak dikmiş. Babam

[14] kağan uçdukda özüm sekiz yaşda kaltım. Ol törüde üze eçim kağan olurtı. Olurupan Türk budunuğ yiçe itdi, yiçe igit[t]i. Çığariyığ bay kıldı, azığ öküş kıldı. Eçim kağan olurtuk[d]a özüm tigin erk[ ... ]iy[... ] Tengri [yarlıkaduk üçün]

[14] kağan uçtuğunda kendim sekiz yaşında kaldım. O töre üzerine amcam kağan oturdu. Oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, tekrar besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim prens … Tanrı buyurduğu için

[15] tört yigirmi yaşımka Tarduş budun üze şad olur-tum. Eçim kağan birle ilgerü Yaşıl ögüz Şanturig ya-zıka tegi süledimiz. Kurığaru Temir Kapığka tegi sü-ledimiz. Kögmen aşa Kırkız yiririge tegi s[üledimiz. Kamağı biş] otuz sü[ledimiz. üç yigirmi sürigüşdü-müz. İlligig ilsiretdimiz. kağanlığığ kağansıratdımız, Tizligig]

[15] on dört yaşımda Tarduş milleti üzerine şad oturdum. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehire, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik.Yekun olarak yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık, illiyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye

[16] sökürtümüz, başlığığ yükündürtümüz. Türgiş kağan Türk[üm] budunum erti. Bilmedükin üçün bizirige yarigıldukın yazındukın üçün kağanı ölti, buyrukı begleri yime ölti. On Ok budun emgek körti. Eç[ümiz apamız tutmış yir sub idi]siz kalmazun [tiyin Az budunuğ itip yaratıp... Bars Beg]

[16] diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş kağanı Türküm, milletim idi. Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği, ihanet ettiği için kağanı öldü, buyruku, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet gördü. Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz kalmasın diye Az milletini tanzim ve tertip edip … Bars bey

[17] erti. kağan atığ bunda biz birtimiz. Sirigilim kunçuyuğ birtimiz. Özi yazındı, kağanı ölti, budunı kürfg kul boldı. Kögmen yir sub idisiz kalmazun tiyin Az Kırkız budunug i[tip] yaratıp keltimiz. Sürigüşdümüz. [ ... ilin yana birtimiz. İlgerü] Kadır-kan y[ışığ aşa] b[udunu]ğ anca [kondurtumuz, anca itdimiz. Kurığaru]

[17] idi. Kağan adını burda biz verdik Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Kögmenin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız milletini tanzim ve tertip edip geldik. Savaştık … ilini geri verdik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. Batıda

[18] Kerigü Tarbanka tegi Türk budunuğ anca kondur tumuz, anca itdimiz. Ol ödke kul kulluğ kürig kürig- lüg bolmış erti. İnişi eçisin bilmez erti, oğlı karfgın bilmez erti. Anca kazğanmış anca itmiş ilim[iz törümüz erti. Türk Oğuz begleri bud]un eşid: Üze Tengri basma[sar asra] yir telinmeser

[18] Kengü Tarbana kadar Türk milletini öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. O zamanda kul kullu, cariye cariyeli olmuştu. Küçük kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi. Öyle kazanılmış, öyle düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı. Türk, Oğuz beyleri, milleti işit: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese,

[19] Türk budun ilirîgin törürigün kim artatı udaçı [ert]i? Türk budun ertin, ökün! Küregürigün üçün igidmiş kağanırîga ermiş [barmış edgü] i liriğe kentü yangıldığ, yablak kigürtüg. Yaraklığ kandın kelip yariya iltdi? Sürigüglüg kandın [kelipen] süre [iltdi? Iduk Ötüken yı]ş budun bardığ. İlgerü [barığma] bardığ. Kurığaru

[19] Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vaz geç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hür ve müstakil iyi i^ne karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun. Silâhlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi? Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin! Doğuya giden, gittin! Batıya,

[20] barığma bardığ. Barduk yirde edgüg ol erinç: [Ka-nı]rig ögüzçe yügürti. Sürigüküg tağça yatdı. Beglik un oğlırigın kul kıldığ. [İsilik kız oğlurigın] kürig kıldığ. Ol bilmedükügün üçün yablakırigın üçün eçim kağan uça bardı. Başlayu Kırkız kağanfığ balbal tikdim]. Türk budun atı küsi yok bolmazun tiyin karigım kağanığ

[20] giden, gittin! Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın nehir gibi koştu. Kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evlâdını kul kıldın. Hanımlık kız evlâdını cariye kıldın. O bilmemenden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti. Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı,

[21] ögiim katunuğ kötürügme Tengri il birig[me tejrîgri Türk budun atı küsi yok bolmazun tiyin özümün ol Tengri kağan olurt[dı erinç. Nerig] yılsığ budunda üze olurmadım. İçre aşsız taşra tonsuz yabız yablak budunda [üze olurtum]. [İnim Kül Ti]gin iki şad inim Kül Tigin [birle] sözleşdimiz.[Karigımız]

[21] annem hatunu yükselten Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî. Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İçte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan millet üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin, iki şad, küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın,

[22] eçimiz kazğanmış budun atı küsi yok bo[lmaz]un tiyin, Türk budun üçün tün udımadım. Küntüz olurmadım. İnim [Kül Tigin birle iki şad] birle ölü yitü kazğandım. Anca kazğanıp biriki budunuğ ot sub kılmadım. Men [özüm kağan olurtukuma] yir sayu barmış bu [dun y adağın yalırigın?] ölü yitü [yana]

[22] amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyuyamadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumdan her yere gitmiş olan millet yaya olarak, çıplak olarak, öle yite geri

[23] kelti. Budunuğ igideyin tiyin yırığaru Oğuz budun tapa ilgerü Kıtariy Tatabı [bu]dun tapa birigerü Tabğaç tapa iki yigir[mi süledim ...] sürigüşdüm. Anda kisre Tengri yarlıkaduk üçün kutum ülügüm bar üçün ölteçi budunuğ [tirgür]ü igit[t]im. Yalırig budunuğ tonluğ kıldım. Çığariy bud[unuğ] bay ki [İdim].

[23] geldi. Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine doğru; doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru; güneyde Çine doğru on iki defa ordu sevk ettim … savaştım. Ondan sonra Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti zengin kıldım.

[24] Az budunuğ öküş kıldım. Iğar illigde ı[ğar] kağanlığda yig kıldım. Tört bulurigdakı budunuğ kop baz kıldım, yağışız kıldım. Kop manga körti. Yiti yigirmi yaşıma Tarigut tapa süledim. Tarigut budunuğ bozdum. Oğlın yo[tuz]ın yılkısın barımın anda altım. Sekiz yegirmi yaşıma Altı Ç[ub Soğdak]

[24] Az milleti çok kıldım. Değerli illiden, değerli kağanhdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep ^bi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. On yedi yaşımda Tanguta doğru ordu sevk ettim. Tangut milletini bozdum. Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini orda aldım. On sekiz yaşımda A1tı Çub Soğdaka

Güney-doğu Yüzü
[1] … Kök] Örigüg yoğuru sii yorıp tünli künli yiti ödüşke subsuz keçdim. Çorakka tegip yulığçı [eri]g k[... ]s Keçinke tegi [ ... ]

[1] … Gök Öngü çiğneyerek ordu yürüyüp, gece ve gündüz yedi zamanda susuzu geçtim. Çorağa ulaşıp yağmacı askeri … Keçine kadar …

Güney Yüzü
[1] [ ... Tab]ğaç atlığ süsi bir tümen artukı yiti birig süg ilki kün ölürtüm. Yadağ süsin ikinti kün kop [ölür]tüm. Bi [... ]aşıp bard[ ... ]

[1] … Çin süvarisini, on yedi bin askeri ilk gün öldürdüm. Piyadesini ikinci gün hep öldürdüm. Bi … aşıp vard …

[2] [... y]oh süledim. Otuz artukı sekiz yaşıma kışın Kıtariy tapa süledim. [ .... Otuz artukı tokuz yaşı]ma yazın Tatabı tapa sü[ledim ... ]

[2] defa ordu sevk ettim. Otuz sekiz yaşımda kışın Kıtaya doğru ordu sevk ettim … Otuz dokuz yaşımda ilk baharda Tatabıya doğru ordu sevk ettim….

[3] [ ... ] men [ ...] ölürtüm. Oğlın yotuz[ın yı]lkısın barımın [ ... ]ra ko[ ... ]

[3] ben… öldürdüm. Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini …

[4] bud[un ... yo]tuzın yok kı[ldım ... ]

[4] millet… karısını yok kıldım….

[5] yor[... ]

[5] …

[6] süng[üşdüm? ... ]

[6] savaştım. …

[7] [bir]tim. Alp erin ölürüp [bal]bal kılu birtim. Elig yaşıma Tatabı budun Kıtariy da ad[rıltı ... ]lker tağka [ ... ]

[7] verdim. Kahraman erini öldürüp balbal kılı verdim. Elli yaşımda Tatabı milleti Kıtaydan ayrıldı. – lker dağına …

[8] Ku sengün başadu tört tümen sü kelti. Törigkes tağda tegip tokıdım. Üç tümen süg [ölürtü]m. B[ir tümen? .... ] rser [ ... ]öktüm. Tatabı [ ... ]

[8] Ku general kumandasında kırk bin asker geldi. Töngkes dağında hücum edip vurdum. Otuz bin askeri öldürdüm. On bin … ise … öktüm. Tatabı

[9] ö[lü]rti. Uluğ oğlum ağrıp yok bolca Kuğ Serigü-nüg balbal tike birtim. Men tokuz yigirmi yıl şad olurtum, to[kuz yigir]mi yıl [kağan olu]rtum, il tutdum. Otuz artukı bir [... ]

[9] öldürdü. Büyük oğlum hastalanıp yok olunca ku’yu’ generali balbal olarak diki verdim. Ben on dokuz yıl şad olarak oturdum, on dokuz yıl kağan olarak oturdum, il tuttum. Otuz bir …

[10] Türküme budunuma [y]igin anca kazğanu birtim. Bunca kazğanıp [karigım kağan ı]t yıl onunç ay altı otuzka uça bardı. Lağzın yıl bişinç ay yiti otuzka yoğ ertürtüm. Bukağ tutuk [... ]

[10] Türküm için, milletim için iyisini öylece kazanı verdim. Bu kadar kazanıp babam kağan köpek yılı, onuncu ay, yirmi altıda uçup gitti. Domuz yılı, beşinci ay, yirmi yedide yas töreni yaptırdım. Bukağ vali …

[11] karigı Lisün Tay serigün başad[u] biş yüz eren kelti. Kokuluk ö[... ] altun kümüş kergeksiz kelürti. Yoğ yıparığ kelürüp tike birti. Çından ığaç kelürüp öz yar[ ... ]

[11] babası Lisün Tay generalin başkanlığında beş yüz yiğit geldi. Kokuluk …. altın, gümüş fazla fazla getirdi. Yas töreni kokusunu getirip diki verdi. Sandal ağacı getirip öz …

[12] bunca budun saçın kulkakın [ ... b]ıçdı. Edgü özlük atın kara kişin kök teyerigin sansız kelürüp kop kotı.

[12] Bunca millet saçını, kulağını … kesti. İyi binek atını, kara samurunu, mavi sincabını sayısız getirip hep bıraktı.

[13] Tengri teg Tengri yaratmış Türk Bilge [Kağan s]abım: Karigım Türk Bilge Kağan olurtukında Türk amtı begler kisre Tarduş begler Kül Çor başlayu ulayu şadpıt begler örigre Tölis begler Apa Tarka[n]

[13] Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağanı oturduğunda şimdiki Türk beyleri, sonra Tarduş beyleri; Kül Çor başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; önde Tölis beyleri; Apa Tarkan

[14] başlayu ulayu şad[pıt] begler bu [ ... ] Taman Tarkan Toriyukuk Boyla Bağa Tarkan ulayu buyruk [ ... ] iç buyruk Sebig Kül İrkin başlayu ulayu buyruk bunca amtı begler karigım kağanka ertirigü

[14] başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; bu … Taman Tarkan, Tonyukuk Boyla Bağa Tarkan ve °uyruk … iç buyruk; Sebig Kül İrkin başta olarak, arkasından buyruk; bunca şimdiki beyler, babam kağana fevkalâde

[15] ertirigü ti umuğ i[tdi? ... T] ürk beglerin budunın ertingü ti umuğ itdi ögd[i ... karigım] kağan [... ] Ça ağar taşığ yoğun iğ Türk begler budun i[ ... ]W-Özüme bunca [...].

[15] fevkalâde çok iltica etti … Türk beylerini, milletini fevkalâde çok yüceltti, övdü … babam kağan … ağır taşı, kalın ağacı Türk beyleri, milleti • • Kendime bunca …

Kuzey Yüzü
[1] Tengri teg tengride bolmış Türk Bilge Kağan bödke olurtum. Sabimin tüketi eşid. Ulayu ini yigünüm oğlanım biriki oğuşum [budunum biriye şadpıt begler yırıya tarkat buyruk begler Otuz Tatar ... Tokuz Oğuz begleri budunı bu sabımm edgüti eşid, katığdı tırigla: İlgerü kün]

[1] Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz Tatar, … Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün

[2] toğsıkınga birigerü kün ortusırigaru kurığaru kün batsıkıriga yınğaru tün ortusırigaru anda içreki budun kop manga körür. [Bunca budun kop itdim]. Ol amtı ariyığ yok. Türk Kağan Ötüken [yış olursar il]te [burig] yok. İlg[erü Şa]nturig [yazıka tegi süledim, taluyka kiçig tegmedim. Birigerü Tokuz]

[2] doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz

[3] Ersinke tegi süledim, Tüpütke kiçig tegmedim. Kurığaru yinçü ögüz keçe Temir Kapığka tegi süledim. Yınğaru Yir Bayırku yiririge tegi sü[ledim]. Bunca yirke tegi yorıtdı[m. Öt]üken [yış]da yig i[di ermiş. İl [tutsık yir Ö]tük[en] yış ermiş. [Bu yirde olurup Tabğaç budun] birle tüz[ültüm. Al]tun kümüş işgi[ti]

[3] Ersine kadar ordu sevk ettim, Tibete ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Otüken ormanından iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Otüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği,

[4] kutay burfgsuz anca birür. Tabğaç budun sabi süçig ağısı yımşak ermiş. Süçig sabin yımşak ağın arıp ırak [budunuğ anca] yağutır ermiş. [Yağuru] kondfukda] kisre ariyığ biligin anda ö[yür ermi]Ş-Edgü bil[ge] kişig edgü alp kişig yo[rıtmaz] ermiş-Bir kişi yarigıls[ar, oğuşı budunı biş]ükirige tegi kıfdmaz]

[4] ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü Şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz

[5] ermiş. Süçig sabırîga yımşak ağısırîga arturup öküş Türk budun öltüg. Türk budun ölsikirig. Biriye [Çoğa]y yış Tögültün yazı [konayjın [User] Türk budun ölsikig. Anda ariyığ kişi anca boş[ğurur] ermiş: Irak erser yablak ağı birür, yağuk erser edgü ağı birür tip anca boşğurur ermiş. Bi[lig]

[5] imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi

[6] bilmez kişi ol sabığ alıp yağuru banp öküş kişi öltüg. Ol yir[ger]ü barsar, Türk [budun] ölteçi sen. Ötüken [yir olurup arkış] tirkiş ısar, nerig b[uriguğ yok. Ötüken y]ış olursar, benggü, [il tuta olurtaçjı sen. Türk budun tokurkak sen. Açsar tosık Ömez sen, bir todsar açsık ömez sen. Andağırigın üçün igidmiş ka[ğanıngın]

[6] bilmez kişi o sözü alıp, yakına varıp, çok insan öldün! O yere doğru gidersen Türk milleti, öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Acıksan tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için beslemiş olan kağanının

[7] sabin almatın yir sayu bardığ. Kop anda alkındığ arıl[tığ]. Anda [ka]lm[ışı] yir [sa]yu kop toru ö[lü yony]ur ertig. Tengri yar[lıkadukın üçün özüm] kutum bar üçün ka[ğan olurtu]m. Kağan olurup yok çığarfy budunuğ kop kubratdım. Çığariy budunuğ bay kıldım. Az budunuğ öküş kıldım. [Azu bu]

[7] sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla, her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa bu

[8] sabımda igid bar ğu? Türk begler budun bunı eşidirig. Türk budunfuğ tirip i]l tutsıkırigın bunda urtum. Yangılıp ölsikirigin yime bu[nda urtu]m-Nerîg n[erîg sab[ım erse]r benggü taşka urtum. Arigar lcörü bilirig. Türk amtı budun begler bödke körügme [begler gü yarfgıldaçı siz]. [Karigım]

[8] sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat ^en beyler olarak mı yanılacaksınız? Baba.

[9] kağan eçim kağan olurtukında tört bulurfgdakı budunuğ nence itm[iş ... J. Tengri yarlıkaduk [üçün ö]züm olurtukuma [tört bulurîgdakı] budunuğ itdim, yaratdım i[... ] kıldım. [ ... TJürgiş kağanka kızım[ın ... ] ertingü [uluğ] törün alı birtim. Tür[giş kağan]

[9] kağan, amcam kağan oturduğunda dört taraftaki nıilleti nasıl düzene sokmuş … Tanrı buyurduğu için kendim oturduğumda dört taraftaki milleti düzene soktum ve tertipledim … kıldım. … Türgiş kağanına kızımı… fevkalâde büyük törenle alı verdim. Türgiş kağanının

[10] kızın ertingü uluğ törün oğlıma alı birtim. [ ...ertingü u]luğ [törün alı] birtim, ya[ ... ]t ertü[rtü]m [... başlığ]ığ yükündürtüm, tizligig sökürtüm. Üze Tengri asra yir yarlıkaduk üç [ün .. ]

[10] kızını fevkalâde büyük törenle oğşluma alı verdim … fevkalâde büyük törenle alı verdim … yaptırdım … başlıya baş eğdirdim, dizliye dik çöktürdüm. Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için.

[11] közün körmedük kulkakın eşidmedük budunumun ilgerü kün to[ğsıkıriga?] birigerü [ ... ] ka kurığaru [ ... sanğ altunı]n ürürig kümüşin kırğağlığ kutayın kinlig işg[itis]in özlük atın adğırın kara k[işin]

[11] gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen milletimi doğuda gün doğusuna, güneyde … batıda … Sarı altınını, beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini, ipekli kumaşını, binek atını, aygırını, kara samurunu,

[12] kök teyerigin Türküme budunuma kazğanu birtim, iti birtim. [... ]n burigsuz kıltım. Üz[e terig]ri erklig [ ... ]ümen oğ[ ... ]n [ ... begle]rig budun [ ...]

[12] mavi sincabını Türküme, milletime kazanı verdim, tanzim edi verdim … kedersiz kıldım. Üstte Tanrı kudretli… Türk beylerini, milletini

[13] [ ... ] igidirig, emgetmerig, tolğatmarîg. [ ... ] m Türk begler Türk budunum [... ] at [ ... ]rtim [ ••• ] ka ta[ ... ] g [... ür] [ ... ] kazğanıp yarig[ ... ]i bu [... ]a bu kağanırigda bu beglerig[ de ... su]burigd[a adrılmasar?] Tü[rk budun]

[13] … besleyin, zahmet çektirmeyin, incitmeyin! ••■ benim Türk beylerim, Türk milletim,… kazanıp ••• bu … bu kağanından, bu beylerinden … suyundan ayrılmazsan, Türk milleti,

[14] özürig edgü körteçi sen, ebirige [ki]rteçi sen, burigsuz boldaçı s[en ... anda] kisre [Tabğaç kağand]a bedizçig kop k[elürtüm. Mening s]abımın sımadı, içreki bedizçig ıtı. Arigar adınçığ bark yaratıd[d]ım. İçin taşın adınçığ bediz [urturtum. Taş tokıttım. Köngülteki sabimin urturtum ... ]

[14] kendin iyilik göreceksin, evine gireceksin, dertsiz olacaksın. … Ondan sonra Çin kağanından resimciyi hep getirttim. Benim sözümü kırmadı, maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum …

[15] On Ok oğlıriga tatıriga tegi bum körü bilirfg. Beıfggü taş [tokıtdım ... ] tokıtdım, bitid[d]im. [ ...] ol taş barkın [... ]

[15] On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin! Ebedî taş yontturdum … yontturdum, yazdırdım. … O taş türbesini …

Batı Yüzü
[1] [ ... ] üze [... ]

[1] … üstte …

[2] Bilge Kağan u[çdı?]

[2] Bilge Kağan uçtu.

[3] yay bolsar, üze t[erigri]

[3] Yaz olsa, üstte gök

[4] köbürgesi öterce anç[a takı?]

[4] davulu gürler gibi, öylece ve

[5] tağda sığun ötser [anca?]

[5] dağda yabani geyik gürlese, öylece

[6] sakınur1 men. Karigım ka[ğan]

[6] mateme gark oluyorum. Babam kağanın

[7] taşın özüm kağan [... ]

[7] taşım kendim kağan

[8] [ ... ]

[8] …

[9] [ ... ]

[9] …

Güney-batı Yüzü
[1] [ ... Bilge] Kağan b[itigin] Yol[l]uğ Tigin bitidim. Bunca barkığ bedizig uzuğ [... k]ağan atisi Yol[l]uğ Tigin men ay artukı tört kün [olu]rup bitidim, bedizetim. Yağ[ ... ].

[1] Bilge Kağan kitabesini Yollug Tigin, yazdım. Bunca türbeyi, resimi, sanatı … kağanın yeğeni i ollug Tigin ben bir ay dört gün oturup yazdım, Mimledim



Not: Prof. Dr. Muharrem Ergin’in “Orhun Abideleri” adlı kitabından alıntıdır…

5 Mart 2015 Perşembe

Türkman 3


Bilindiği gibi Avşarlar, Oğuzlar'ın yirmi dört boyundan birisidir. İslamiyet'in kabulüyle birlikte, özellikle Gazneli Mahmut zamanında, Oğuzlar'a "Türkmen" deniyor. Türkmen, Müslüman olan göçebe Oğuzlar'ın ikinci adıdır. Dadaloğlu'nun bağlı bulunduğu Avşarlar da bu Türkmen oymaklarından biridir.

Türkmen sözcüğünün nasıl doğduğu, bu sözcüğün kimler tarafından ilk kez söylendiği konusunda bilim adamları ve tarihçiler birtakım görüşler ileri sürmüşlerdir.

Türkmen sözcüğünü ilk kez Gazneli tarihçi Gerdizi kullanmıştır. Daha sonra tarihçi Makrizi de Türkmen deyimini kullanır. Kaşgarlı Mahmut bu ismin Büyük İskender tarafından verildiğini belirtir. Tarih-i Güzide sahibi Hamdullah-i Mustevfi'ye göre, bunlara, İran'a geldiklerinde, "Kimsiniz?" diye sormuşlar. Onlar da, "Men-Türk (Ben Türk) diye yanıt vermişlerdir. İşte Türkmen ismi buradan doğmuş diye belirtir.

Tanınmış tarihçi De Goeje (Michael Jan) ise Türkmen kelimesinin Türk-Koman adından geldiğini ileri sürer. Prof Mükrimin Halil Yinanç da "men-man" ekinin aynı zamanda "koca, iri, büyük" anlamlarına geldiğini, böylece "Koca Türk, Büyük Türk" sözünden doğduğunu belirtir.

Deny ise:

"men-man" kuvvet ekidir ve Türkmen "Öztürk" anlamına geldiğini söyler. Emir Müeyyiddin Ebilfide, bunlar başka dil bildiklerinden "tercüman"dan Türkmen dendiğini bildirir.'

İbni Kesir ve Mehmet Neşri de Türk kelimesinin "Türki-i iman"dan geldiğini söyler.

Türkmen adının etnik bir topluluğu anlatmadığı, bu deyimin Türkçe konuşan halkları tanımlamak için ilk kez Araplarca kullanıldığını söyleyenler de vardır.
Bu görüşlerin hangisinin daha doğru olduğunu belirtmek bizim konumuzun dışındadır. Ama bu görüşlerin hepsinde gerçek payı olduğunu söylemek mümkündür. Bir başka gerçek de şu ki, İslam'dan önce Türkmen kelimesi hiç kullanılmamıştır. Bu kelimenin ortaya çıkması İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte olmuştur.
Oğuzlar, İslam olduktan sonra "Türkmen" olarak da tanınmaya başlamışlardır.

Nitekim Prof. Dr. Faruk Sümer:

"Türkmen, Müslümanlar'ın, İslam olan Oğuzlar'a taktığı bir addır" demektedir.

Kaynakça
Kitap: AVŞARLAR VE DADALOĞLU
Yazar: Ahmet Z. Özdemir

4 Mart 2015 Çarşamba

TÜRKMAN/Türkmən/ 2

TÜRKMAN/Türkmən/ 2



 Türkmen Tarihi' denilince, genellikle İslamı kabul etmiş Oğuz Türkleri ve bu ad altında onların tarih sahnesine çıktıkları dönemden günümüze kadar ki tarihi süreçleri akla gelmektedir. Özellikle de, bu isimle daha ziyade Oğuz Boylarının Müslüman-Türk kimliklerine vurgu yapılarak, onların tarihsel konumu belirlenmektedir. Oysa, son dönemlerde ortaya çıkarılan Sogd vesikalarından anlaşıldığı kadarıyla, 'Türkmen' adı Oğuzlardan ve özellikle de Müslüman - Türk kimlikli topluluklardan büsbütün bağımsız olarak oldukça erken bir dönemde etnik ve coğrafi bir tanımlama olarak kullanılmaktaydı. Aşağıda da değinileceği gibi, bu durumu göz önüne alırsak, 'Türkmen' adını daha özel bir anlatımla kullanmamız gerekecektir. Yine bunun gibi, muhtemelen Sogdlar vasıtasıyla 'Türkmen' ibaresi İslam kaynaklarına intikal etmiş, tıpkı 'Türk' (Terk/Terk etmek) adı gibi Arap müellifleri tarafından yanlış okuma ve benzetme yoluyla İslamiyeti kabul etmiş Oğuz ve Karluk boylarına yakıştırılmıştı. İşin içine, 'Türk-İman' gibi o dönem için 'gönül okşayıcı' bir ifade de karışınca özellikle Selçuklular sayesinde daha çok Oğuz boylarını kapsar bir biçimde 'Türkmen' adı yaygın bir hal almıştır. Yani, bu yanılgı her iki tarafın (ismi kullananlar olarak İslam müelliflerinin, ismi benimseyenler olarak Oğuzların ve özellikle de Selçuklu hanedanlığının) memnuniyetini kazanınca, aynı anlamını günümüze kadar korumuştur. Her ne kadar, bu adın etimolojisi üzerine bazı yorum ve açıklamalar yapılmışsa da, henüz hiçbir tarihçi tarafından 'Türkmen' adının Oğuz ve İslam'ı benimsemiş bir takım Türk boyları dışında bir başka kavime ait olup olmayacağı tartışılmamıştır. Hal böyle olunca, burada 'Türkmen' adı üzerine açıklayacağımız görüş ve düşünceler bir takım sert eleştirilere neden olma ihtimali çok yüksektir. Ancak, tarihçiyi yargıya götürecek kararlılık tarihsel verilerin teşviki ve takdimiyle mümkün olmaktadır. 

Dolaysıyla, gerek 'Türkmen' adı ve gerekse de 'Türkmenlerin Menşei' söz konusu olduğunda iki ayn ve farklı tarihsel süreci birbirinden ayırmak gerekecektir: 

Birincisi, 'Türkmen' adı iki farklı anlamda yorumlanmıştır; ikincisi, Türkmen kimliği ile köken olarak farklı olmasalar da tarihsel süreç farkıyla iki ayn Türk topluluk söz konusu edilmektedir. Bunun açıklamasına ve yorumuna aşağıda değineceğiz.

Türkmen Adı

En az 'Türk' adı kadar tartışmalı ve açıklanması güç bir isim olan 'Türkmen' adı üzerine çok sayıda yorum ve çalışma yapılmıştır. Üzerinde en fazla durulan ve en çok taraftar kitlesi bulunan yorumlan Peter B. Golden ve Sergey G. Agacanov özetleyerek, uzun bir süreliğine bu tartışmalara son vermiş gözükmektedirler. 

Peter B. Golden, Samaniler döneminde Orta Asya'da Islamiyeti kabul eden Türklerden yalnız ikisi: 

Oğuz ve Karluk grupları için "Türkmen" adının kullanıldığını belirtmektedir. Konunun uzmanlarından S. G. Agacanov, Karluk ve Oğuzlar'ın İslam devletine sınır ülkeler olmalarını, yapılan İslam! fetihler sonucu büyük bir Karluk ve Oğuz nüfusunun Samaniler Devleti'nin idaresinde bulunduklarını esas göstererek bunlar arasında ister gönüllü, isterse de zorla İslamı kabul edenlere Müslüman kaynaklar tarafından 'Türkmen' adının verildiğini söylemektedir. Ancak, şunu da belirtelim, S. G. Agacanov ciddi bir iddia ortaya koymasa da Arap müelliflerinin görüşünü desteklemediğini belirtmiştir. Bu yorumu esas kabul edersek 'Türkmen' adının İslam! bir nitelik arz ettiği anlaşılacaktır. Nitekim, tarihçileri bu düşünceye götürenler Arap müellifleri olmuşlardır. Ancak, onlar da pek düzenli bir fikir belirtmiş değillerdir. Hatta zaman zaman takma bir kimliğe vurgu yaptıklarını da belli eder gibidirler. Bu kanının pekişmesinde hiç şüphesiz, Biruni'nin büyük katkısı olmuştur. 'Kitab el-Cemahir' adlı eserinde İslam dinini kabul etmiş Oğuzlar için 'Türkmen' adının kullanıldığını, bunun da 'Türkmenend' anlamına geldiğini vurgulamıştır. Bu tanımlamaya karşı çıkan Agacanov, 'Türkmen' adının ortaya çıktığı tarih hakkında bir takını belirleyici açıklamalar ortaya atmasına rağmen, bu adın Oğuzlar için kullanıldığı konusundan taviz vermemiştir. 

Muhtemelen, adın Oğuz öncesi toplulukları da benimsemiş olabileceğinin farkına varan Agacanov, muğlak bir tanımlama kullanarak, sorunu çözümlemeye çalışmıştır: 

"Orta Asya'daki eski Hind-Avrupai ahalinin torunlarıyla kaynaşan bir kısım Oğuz ve Türklere 'Türkmen' adı verilmiştir".

Arap tarihçiliğinin yaygın bir özelliği bulunmaktadır. Özellikle, komşuları ve dıştaki 'mecusi olarak değerlendirdikleri Türk toplumları' hakkında sarf edilen temel tanımlamayı ısrarla dilden dile dolaştırarak devam ettirmektedirler. Türkler için Arap kaynaklarında kullanılan 'mecusi', 'Yecüc - Mecüc' ve buna benzer tanımlamalar, ancak tevazu sahibi bazı müelliflerin sansürüne takılmış, bunların dışında ise Türklerle ilgili bilgi aktaran bütün kitaplarda geçmektedir. Nitekim, 'Türkmen' adı da bu mealde kullanılmış ve yorumlanmış olmalıdır. Özellikle, büyük kitleler halinde gönüllü veya gönülsüz biçimde Türklerin İslam saflarına geçtiği dönemlere ilişkin bilgi veren Arap müellifleri, 'Türkmen' adını ve anlamım hemen hemen aynı içerikte kullanmışlardır. Bunlardan Mervazi, "Oğuzlar'ın bir kısmı Müslüman olunca Türkmen adını aldı ve onlarla Müslüman olmayan Türkler arasında savaşlar başladı"60 demektedir. Mervazi'nin yorumuna Biruni, Kaşgarlı, Neşri'nin açıklamaları eklenince bir sıra Türk tarihçisi "Türkmen" adının Türk"-"man" ve 'Türk-iman' kelimelerinden türediğini kabul ederek, kelimeye "iman etmiş Türk" ve 'Türke benzeyen' anlamını yakıştırmışlardır.

Böyle bir benzetmenin dayanak noktası şudur: 

Türkler öteden beri tek Tanrı inancına sahip olduklarından dolayı İslamiyeti kolaylıkla kabul etmişlerdir. Son dönemlerde yapılan çalışmalar bu tezin geçersiz olduğunu ortaya çıkardı. Ahmet Yaşar Ocak'ın da belirttiği gibi "aşırı yorumlar" kayda alınmazsa Türklerin İslamiyet konusunda inişli çıkışlı bir yol izledikleri kabul edilmelidir. 

Müellife göre, Türkler'in İslam anlayışı, inanç bakımından eski dinlerinden (Şaman, Buda, Mani ve Zerdüşt dinlerinden — ki, Türkler zaman zaman bu dinleri benimsemelerine karşılık genellikle Gök Tanrı ve Şaman inancını taşımaktaydılar — ) pek fazla kopuk olmamış ve Hetrodoks bir nitelik taşımışlardı. Bu açıklamaları da hesaba katacak olursak, büyük ölçüde dinsel içerikte kullanılmakta olan "Türkmen" adının "Türk-manend" yorumu üzerine kuşkuların sayısı epeyce artacaktır.

Bu kuşkuları daha önceden fark etmiş bazı araştırmacılar, sorunun çözümünü kelimenin etimolojik olarak yorumlanmasında aramışlardır. Bu da neticede, çok sayıda etimolojik yorum ve çalışmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkmen etnonimi hakkında ilk çalışmaların müellifi olan Rus şarkiyatçı N. A. Aristov'a göre "Tyurk-men" - "Turk/Türk" ve "men" kelimelerinden ibaret olup, buradaki "men" - toprak, yer, vatan anlamında kullanılan "ben"in İslam kaynaklarındaki versiyonudur (örğ. "Kuban/Kuman"). Kendisinden çok sonra konuya dikkat çeken Sovyet tarihçilerinden D. E. Yeremeyev, N. A. Aristov'un görüşüne destek çıkmış, "Şaman, karaman, akman, becermen" gibi örneklerle "men" kelimesinin Türklerde kullanışının yaygınlığına dikkat çekmekle kalmamış, ayrıca "men'in bir diğer anlamının olduğunu da vurgulamıştır. Yeremeyev'e göre, Türklerde "men" eki ataman, gökmen, öğretmen kelimelerinde olduğu gibi "insan" anlamına da gelmektedir. Tarihçinin şahsi kanaati kelimenin "Türk insanı" olduğu yönündedir. O. Tumanoviç, kelimenin ikinci sözcüğünün Arap asıllı olduğuna dikkat çekerek "Türkmen" adının anlamını "tyurkskiye lyudi" olarak Rusçaya aktarmıştır. "Lyudi" kelimesi Rusçada geniş bir anlama sahiptir. Sözcük, Türkçe'de "insanlar, adamlar, kimseler, halk" gibi anlamlar yanında "eleman, mensup, personel" gibi manaları da içermektedir. Anlaşılan, O. Tumanoviç bununla "Türk insanı, Türk halkı"nı kastetmektedir. A. A. Roslyakov ise "Türkmen" teriminde men'in bir ek olduğunu vurgulasa da, Turmanoviç'in açıklamasını (men/man-plemya, yani kabile/boy/uruk, lyudi/insan/halk) kabul etmektedir. A. Vambery'de "Türkmen" adını "Türk İnsan(lar)ı anlamında açıklamıştır.

Bu belirtilenler dışında J. Deny (Öz Türk, Safkan Türk), 1. F. Blaramberg (tur-y-keman -tur-keman-turkman), L. Ligeti (Öz Türk, Safkan Türk), F.Sümer (Öz Türk), A. Bekmuradov (tir-ke-man) ve V.V. Barthold (Turk Kuman/Kumantürk) gibi tarihçiler "Türkmen" adının anlamı ve etimolojik kökeni hakkında çeşitli görüşler ortaya atmışlardır. Dikkat edilecek olursa, yapılan yorumlar kelimenin çizdiği dilsel boyutların dışına çıkmamaktadır. 

Ancak burada hesaba katılmayan bir husus daha vardır: 

yapılan etimolojik yorumlar tarihsel içerikten yoksun bırakılmıştır. İlk kez bu yorumların dışına çıkmaya çalışan W. Barthold ve S. G. Agacanov olmuşlarsa da, onlar da Oğuz kimliğinin dışına çıkmaya pek yanaşmamışlardır.

Söz konusu edilmesi gereken hususlardan en önemlisi, 'Türkmen' adının Arap kaynakları dışında kullanılıp veya kullanılmadığı ve eğer kullanılmışsa hangi tarihleri kapsadığını belirlemektir. Yaygın olarak Arap coğrafya ve tarihçilerinin bölgeyi tanıdıkları dönemler VIII. yüzyılın ötesine geçmemektedir. 'Türkmen' adı ise daha sonraki dönem müelliflerinin kaynaklarında geçiyor. Yani, 'Türk-iman' yorumunun lehine bir görüş belirtecek olursak, Arapların en erken bu adı telaffuz ettikleri dönem VIII. ile IX. yüzyıllardır. Oysa, bu tarihin ötesinde kalan iki kaynağa göre, 'Türkmen' adı belirtilen anlam ve tanımlamanın dışında çok erken dönemlerde bilinmekte ve kullanılmaktaydı. İlk tanımlama, Türklerin vazgeçilmez kaynaklarından olan Çin yıllıklarında geçmektedir. Dun-Dyan veya Tun-Dyan adlı bir Çin yıllığına göre, Sui veya Sude (Sogd Ülkesi veya Türklerin ifadesiyle Suğdak veya Sogdak Ülkesi) bölgesinden bahsedilirken 'Tökü-möng' adından söz edilmektedir. Bu bilgiyi bu haliyle ilk kez V. V. Barthold zikretmiştir. Barthold, muhtemelen kelimeyi tam olarak telaffuz edememiştir. Sonraki okumalar, bu kelimenin 'Tö-kyu Möng' olduğunu belirledi. Barthold'a göre bu kaynak V. yüzyıla aittir. Daha sonra S. G. Agacanov, VIII - IX. yüzyıllara ait Çin kaynaklarında 'Tö-Kyu Möng Ülke-si'nden söz edildiğini açığa çıkartmıştır. 

Özellikle, bir toprak parçası veya daha geniş anlamda ülkeyi ifade eden bir isim olan 'Tö-kyu Möng' ifadesi açıktır ki, Çinliler bizzat Türklerin kendi dilinden almışlardır. Burada 'Tö-kyu' olarak geçen kelime Çinlilerin 'Tukyu' dedikleri 'Türk' adıdır. 'möng' ise özellikle Göktürklerin kendilerine verdikleri tanımlamayla 'mengü' demektir. Bu haliyle, Çince 'Tyuku Möng'ün Türkçedeki karşılığı 'Türk Mengü'dür74. Buradan da kısaltılmış bir biçimde 'Türk Mengü/Türkmengü/Türkmen' adının ortaya çıkma olasılığı diğer etimolojik ve açıklamalara göre çok daha olasıdır. Kelime bu nitelikte yorumlanacak olursa, 'Türkmen' adının oldukça anlaşılır bir biçimde 'Türk Mengü' anlamına geldiği, Arap kaynaklarının iddia ettiği gibi etnik ve dinsel bir kimlik taşımadığı anlaşılacaktır.

Çin kaynaklarına dayandırılan bu açıklamayı VIII. yüzyıla ait Sogd belgeleri de kanıtlamaktadır. Sogdlar, kendi sınırlarındaki bir bölge ve halk için 'Tnvkkm'n' adını kullanmaktaydılar. Araştırmacılara göre, 'Tnvkkm'n' adı Sogdca'da 'Trwkk' - 'Türk', 'ın'n' ise 'ınen' anlamına gelmektedir. Bölgeyle direkt ilişkisi olan, Araplardan daha çok bölgeyi tanıyan ve eskiden beri Türklerle irtibat halinde olan Çin ve Sogd topluluklarının tarifleri daha doğru kabul edilebilir. Özellikle, Sogdlar ticari ve diğer konularda Türklerle batı ülkeleri ve halkları arasında uzun bir süre rabıta görevini üslenmişlerdi. Başta ticaret olmak şartıyla, gerek Türklerin, gerek batılı ülkelerin ilişkisini onlar tanzim ediyordu. Sogdlu tüccarların bir diğer özelliği ticarette ve bunun sayesinde münasebette bulundukları halkların dillerini çok iyi bilmeleriydi. 

Dolaysıyla, Türkleri batılı komşularına onlar anlatmakta, tanıtmakta ve tanıştırmaktaydılar. Kendilerinin de 'Trvvkkm'n/Türkmen' dedikleri veya öyle öğrendikleri Türk ülkesinin adı onlar sayesinde Araplara intikal etmiş olmalıdır. Ancak, sonraki dönemlerde Araplar sayesinde farklı bir yoruma maruz kalan 'Türkmen' adı böylece gerçek yorumunun dışına çıkmıştır. Tıpkı, 'Türkmen' adını etimolojik olarak yorumlayan bazı araştırmacılar gibi, Araplar da bu adı 'Türk/İman' benzetmesine dayanarak Arap dilinin özelliği bakımından açıklamaya çalışmışlardır. Dolayısıyla, Arap müelliflerinin tanıttığı anlamda 'Türkmen' adı Müslüman olmuş Oğuz ve bir kısım Türk boylarının 'öz ismi' olarak algılanması ve açıklanması tümden yanlıştır. İsmin gerçeği, bizzat Türklerin kendi ülkeleri için kullandıkları 'Türk Mengü Ülkesi' anlamında 'Türk Mengü' olmuş, bu haliyle İslam kaynaklarından oldukça erken bir dönemde Çin ve Sogd belgelerine girmiştir.

Ancak, Arap müelliflerinin verdiği bilgileri de yabana atmamak gerekir. Nitekim, başta Türkler olmakla beraber gerek Çinlilerin, gerek Sogdların ve gerekse de Arapların farkında oldukları, ancak bizim anlayamadığımız hassas bir durum söz konusudur. Evet, Arapların 'Türkmen' adını Sogdlardan duydukları ve kendilerine özgü bir biçimde kullandıkları doğrudur. Ancak, bu adda Araplar için ve genel anlamda Müslümanlar için telaffuzu dahi sakıncalı olabilecek bir durum söz konusudur. Bu durum da 'mengü' sözcüğünün anlamından kaynaklanmaktadır. 'mengü', yani 'Bengü', muhtemelen Türkçe'de dinsel bir terimi karşılamak amacıyla sonradan uydurulmuştur. Bunun, Budizm, Maniheizm, Zerdüşt ve diğer dinlerin etkisiyle olabileceği ihtimali çok yüksektir. 

Türkçe'de hususta çok net bir açıklama yapmıştır: 

'Bengü/Mengü' - 'Sonsuz' anlamına gelmektedir. 'Törk Mengü' - 'Türklerin Daimi Devleti, Sonsuz Türk Ülkesi' veya 'Devleti Ebed Müddet' demektir. Bu durumda 'Türk Mengü/Türkmen(gü)' - 'Ebedi Türk, Sonsuz Türk, Ölümsüz Türk' anlamına gelmektedir. Bu anlayış, Türk düşüncesinin, özellikle de 'Türk Devlet Anlayışı'nın özünde saklıdır. Türkler, devletlerinin, hakanlarının Tanrısal olduğunu, Tanrının yer yüzündeki gölgesi olduğuna inanırlar79. Türk siyaset düşüncesinde buna 'Karalık' denilmektedir. Arapların bu anlayışa saygı gösterecekleri beklenilemezdi. Durumu nazik bir üslupla 'iman' anlamına vurgu yaparak 'Ölümsüz Türk'ü, 'İmanlı Türk' anlamında 'Türkmen' olarak açıklamışlardır.

Burada üzerinde durulması gereken bir nokta daha vardır. Gerek Çinli, gerekse Sogdlu gözlemci veya seyyahların 'Türkmen' olarak tanıttıkları ülke neresiydi? Bu soruya net bir cevap bulmak imkansızdır. Ancak, 'Türk' adının Göktürkler sayesinde ortaya çıktığı kabul edilecekse ve Göktürklerin de kendi devletlerine 'mengü Eli' dedikleri hesaba alınacaksa, burasının Göktürk Ülkesi olduğu anlaşılmaktadır. 

Bu tanımlama kabul edilebilir gözükmekteyse de bir sorun daha var: 

Çin ve Sogd kaynaklan 'Türkmongu/Türkman' adını verdikleri bölgeyi Sogd sınırında bir yerde göstermektedirler. Özellikle, Çinli kaynağın 'Tu-kyu Möng' dediği bölgeyi Sui/Sogd sınırında bir yerde tarif etmesi çok ilginçtir. Anlaşıldığı kadarıyla malumatın sahibi, Türk Ülkesini ve Türkleri gayet iyi tanımaktaydı. Buna rağmen, 'Türkmen' adını onların yaşadıkları ve oturdukları geniş coğrafyaya vereceğinden, ancak Sogd hududundaki bölgeyle sınırlandırmıştı. Nitekim, Sogdlar da bu bölgeyi kendi sınırlarında bir yerde göstermektedirler. Buradan anlaşılan, 'Türkmen' anlamında Çinlilerin tanıttıkları 'Tu-kyu Möng' ve Sogdların 'Tnvkkm'n' bölgesi, Göktürklerin kendi devletleri için kullandıkları 'mengü El/İl' veya 'Türk Mangü' olmasa gerek. Anlam olarak 'Türkmen(gü)' anlamına gelen 'Türkmen' adı Türklerin meskun bulundukları Sogd sınırında özel bir bölge olmalıdır. Peki, ama neresi?

'Türkmen' ülkesini bulmak için Sogdiyana sınırlarını taramak gerekecektir. Bunu yaparken de, 'Türkmen' adının vurguda bulunduğu bazı özel hususları da göz önünde bulundurmalıdır. Her şeyden önce, bir toprak veya ülke ve yahut da bölge adı olan 'Türkmen', burada yaşayanlar tarafından 'kutsanmış bir toprak parçası' olarak kabul edilmekte ve bu durum komşuları tarafından da teyit edilmektedir. Türklerde kutsallık atfedilen bir çok değerler olmuştur. Toprak parçası olarak 'Ötüken' - kutsal bir yerdir ve dünyanın merkezi olduğuna inanılırdı. Yine bunun gibi, Göktürkler için bir 'dağ efsanesi ve inancı' söz konusudur. Karluklular ve Karahanlılar için 'Balasagun' kutsal hesap edilmekteydi. Bunlar gibi, 'Türkmen' bölgesi de 'kutsal' değerler içermektedir. En ilginci, Çinliler, Sogdlar ve Araplar da dolaylı yoldan da olsa bunu kabul etmektedirler.

Sogd Ülkesi, Maveraünnehr'in güneyini ve orta kısımlarını kapsamaktaydı. Bu saha göçebelerin sık sık uğradıkları bir bölge olmuştu. Türk kavimlerinin bölge ile olan irtibatı çok eskilere dayanmaktadır. Bölgeye hatırı sayılır ölçüde Türk kavimlerinin göç ettiği de bir gerçektir. Ama, bu göçlerin kalıcı olmadığı, gelenlerin bir diğeri tarafından sıkıştırılarak yerlerinden kovuldukları bir vakıadır. Sogdlar ise itaatkar bir tabiata sahip olduklarından veya uğraşlarının ticaret olması yüzünden çevreleriyle genelde hep iyi ilişkiler kurmaktan yana olmuşlardı. Orta Asya'da daha eski dönemlerden itibaren ağırlığını hissettiren göçebe Türk grupları arasında Tiler önde gelmekteydi. Göktürk hanedanlığı döneminde bölgenin tamamı bu devletin idaresi altında bulunmaktaydı. Göktürk hakimi-yetini kabul eden topluluklardan biri de Sogdlardı. Sogdların bu dönemde irtibat alanı genişlemiş ve Göktürklere tabi olarak ticaret yollarını doğudan batıya katedip durmaktaydılar. Bu vasıtayla onların bölgeyi diğerlerinde çok daha iyi tanıdıklarına şüphe yoktur. Onlar kadar olmasa da Çinliler de sahanın yabancısı sayılmazlardı. Sui devrinde (581-618) Çinliler Sogdiyana sınırında bulunan bir Türk topraklarından söz ederler. Bunlar K'ang-kuo olup, Ti, sonraki adlarıyla T'ieh-le'lerin yedi kolundan dördüncüsü idi. 'Sui-shu'nun tarifine göre, "K'abg-kuo, (yani Kang krallığı, Sogdiyana, özellikle Semerkand)'nin kuzey tarafında ve A-t'e ırmağı (İdil veya Sır-derya nehirlerinden biri) boyunca oturan T'ieh-le'lerden bir gruptu". Töles Boyları hakkında geniş bilgiler veren Pei-Shih'de ise, bu bölgede oturan Türkler hakkında çok daha teferruatlı açıklamalara rastlamaktayız. Ona göre, "Semerkand (K'ang-chü)'ın kuzeyi, A-te suyunun (Sırderya) yanında Ho-shih, Po-hu, Pi-kan, Chü-hai, Ho-pi-shi, Ho-t'o-su, Pa-ye-wei, Ho'ta ve diğerleri yaşamaktadır. Bunlar otuz binden fazla askere sahiptirler". A. Taşağıl'a göre, "Semerkand civarı Seyhun ve Ceyhun nehrleri arası (Maveraünnehr), eski çağlarda bile K'ang-chü olarak anılmakta idi". A. Taşağıl'ın belirttiği coğrafya çok geniş bir araziyi kapsamaktadır. Nitekim, bazı kaynaklar bu coğrafyayı doğru olarak tayin etmemize fırsat tanımaktadır. K. Czegledy'e göre, "Taşkent'in kuzey batı istikametinde, Sırderya ve buradan kuzeye uzanan Karatau dağları bölgesinde, Avesta'nın Kangha adıyla andığı nomad ülkesi vardı. Çinliler, m. ö. II. yüzyıldan başlayarak Kangha ülkesini Kangkil ismiyle sık sık kaydederler. Çin kaynaklarına göre, Kangkü'nün baş-kenti Taşkent'in kuzey batısında, Sırderya'nın kuzeyindeydi. Topraklan, doğuda Talaş ve Çu nehri bundan başka Isık Göl bölgesini de içine alıyordu". 

Sözü edilen bölge Ti kavimlerinden biri olan ve muhtemelen erken bir dönemde onlardan kopup Maveraünnehr topraklarına gelip burada kendi adlarıyla bir ülke oluşturan Kang boylarının meskun oldukları Kangklı toprakları idi. V-IX. yüzyıllar arasında Çin kaynakları Kangklı ülkesinin bulunduğu topraklarda Sogdların oturduğunu belirtiyorlar. Yine bu dönemden itibaren, yani V. yüzyıldan itibaren Çin kaynakları Sogdların sınırında bulunan 'Türkmen' ülkesinden söz ederler. Sogdlar da VIII. yüzyılda kendi sınırlarında böyle bir ülkenin varlığından ve 'Türkmen' adıyla tanındığından bahsetmektedirler. Yukarıda da belirtildiği gibi, Çinli ve Sogd kaynaklarının adını çektikleri ülke, Sogdiyananın merkezi olan Semerkand'ın kuzeyi, Sırderya yakınlarında olmalıdır. Nitekim, bu dönemlerde bu bölgede bir Töles grubu oturmaktaydı. Sogdiyana yakınlarında bu dönem için Türklerin kalabalık olarak oturdukları başka bir bölgeden söz edilmemektedir. Anlaşılan, Çinlilerin ve Sogdların Türkmen dedikleri topraklar Semerkand'ın kuzeyinde ve Sırderya civarında Töles boylarından müteşekkil birçok kabilenin oturduğu bir ülke idi. Bu Töles kabilelerinin barındıkları bölgeye kendilerinin de 'Türkmen(gü)' dedikleri kesindir. Aksi taktirde her iki kaynak (Çin ve Sogd) aynı ismi kullanmazdı. Nitekim, Arap kaynakları da bu bölgenin ve bu bölge yakınlarında oturan ve Müslümanlığı kabul eden Türk boylarından Karluk ve Oğuz gruplarına Türkmen demekteydiler. Bütün bunlar bizim tezimizi destekler niteliktedir.

Böylece, 'Türkman' adı 'Ölümsüz veya sonsuz Türk' anlamında olup, Semerkand'in kuzeyi ile Sırderya çevresinde oturan Ti veya sonraki isimleriyle Tölesler'den bir grubun oturduğu toprakların adıydı. Bu topraklar, sonradan Karluk, Oğuz ve diğer Türk boylarının yerleşim merkezi olmuşsa da, Türkmen adı, özellikle İslamiyetin bölgede yayılması sonucunda önce 'Müslüman Türklere' verilmiş, ardından da 'Oğuzların genelleşmiş adı olarak kalmıştır. Ancak, her durumda, 'Türkmen' adı birebir Oğuzlara verilmiş bir ad değildir ve daha ziyade coğrafi bir isim olduğu anlaşılmaktadır.
________________________________
Kaynakça
Kitap: HAZAR ÖTESİ TÜRKMENLERİ
Yazar: EKBER N. NECEF ve AHMET ANNABERDlYEV