16 Ocak 2015 Cuma

ORHUN YAZITLARI

Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu’nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaştır. Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal gölününü güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır. Bu yazıtlardan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları, Koçho Tsaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk yazıtları ise, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı’nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesindedir. 

Bilge Tonyukuk yazıtlarının, (Orhun Irmağı civarında olmamasına rağmen), Orhun yazıtlarıyla birlikte düşünülmesi, anılması Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesindendir. Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda geçmektedir. 

Yazıtların üçü çok önemlidir. İki taştan oluşan Tonyukuk 716, Köl Tigin (Kültigin) 732, Bilge Kağan 735 yılında dikilmiştir. Köl Tigin yazıtı, Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Kültigin, Bilge Kağan’ın kardeşi, buyrukçu ihtiyar Tonyukuk ise veziridir. Anıtların olduğu yerde yalnızca dikilitaşlar değil, yüzlerce heykel, balbal, şehir harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları bulunmuştur. 

Orhun Abideleri’ni ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev bulmuştur. 1890′da bir Fin heyeti, 1891′de de bir Rus heyeti burada incelemelerde bulunmuştur. Bu heyetler yazıları çözememişlerdir. Fakat 1893 yılında Danimarkalı bilgin Vilhelm Thomsen, 38 harfli alfabeyi çözerek yazıtları okumayı başarmıştır. Alfabenin dördü sesli, dördü sessiz harften oluşur. Yazıda harfler birbirine birleştirilmez, kelimeler de birbirlerinden iki nokta üstüste konularak ayrılır. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya yazılır. Orhun abidelerinde yazılar yukarıdan aşağıya yazılmış ve sağdan sola doğru istiflenmiştir.


Kültigin Anıtı:

3,35 metre yükseklikte, kireçtaşından yapılmış ve dört cephelidir. Doğu-batı cephelerinin genişliği aşağıda 132, yukarıda 122 santimetredir. Kuzey-güney cepheleri de aşağıda 46, yukarıda 44 santimetredir. Üst kısım kemer şeklinde ve yukarıda beş kenarlı olarak bitmektedir. Anıttaki satırların uzunluğu 235 santimetredir. Yazıtın doğu yüzünde 40; güney ve kuzey yüzlerinde 13′er satır Göktürk harfli Türkçe metin vardır. Batı yüzünde ise, devrin Tang İmparatoru’nun Köl Tigin’in ölümü dolayısıyla gönderdiği Çince mesajına yer verilmiştir. Batı yüzde Çince yazılar dışında yazıta sonradan eklenmiş Göktürk harfli iki satır bulunmaktadır. Yazıtın kuzeydoğu, güneydoğu, güneybatı yüzlerinde de (pahlarda) Göktürk harfli Türkçe metinler mevcuttur. Kültigin yazıtında Göktürk tarihine ait olaylar, Bilge Kağan’ın ağzından nakledilerek birlik, bütünlük mesajı verilir. Yazıtın doğu, kuzey ve güney yüzlerinin yazıcısı, Yollug Tigin, batı yüzünün yazıcısı ise, Tang İmparatoru Hiuan Tsong’ın yeğeni Çang Sengün’dür. Köl Tigin yazıtının doğu yüzünde, bütün Türk boylarının ortak damgası olduğu sanılan dağ keçisi damgasına; doğuya ve batıya bakan “tepelik” kısımlarında ise, kurttan süt emen çocuk tasvirlerine yer verilmiştir. Yazıt, geçen yaklaşık 1300 yıllık süreç içinde önemli ölçüde tahrip olmuştur. Zira yazıtın doğu ile kuzey yüzlerini birleştiren kısım yıldırım düşmesi sonucunda parçalanmıştır. Orijinalinde kaplumbağa kaide üzerinde bulunan yazıt, bu kaidenin de parçalanması üzerine 1911 yılında, sunak taşından kesilen granit bir blok üzerine oturtulmuştur. 

Tam Metin


Güney Yüzü:

Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ……….. Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama az kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama az kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi hiç yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda kötü kişi şöyle öğretiyormuş: Uzak ise kötü mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip öyle öğretiyormuş. Bilgi bilmez kişi o sözü alıp, yakına gidip, çok insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiç bir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyle olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedî taş yontturdum …. Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum … On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin. Ebedî taş yontturdum … İl ise, şöyle daha erişilir yerde ise, işte öyle erişilir yerde ebedî taş yontturdum, yazdırdım. Onu görüp öyle bilin. Şu taş …. dım. Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin.
Doğu Yüzü:

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyi vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapı’ya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilâtsız Göktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruku yine bilgili imiş tabiî, cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş. Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyle ünlü kağan imiş. Ondan sonra küçük kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî. Ondan sonra küçük kardeşi büyük kardeşi gibi kılınmamış olacak, şğlu babası gibi kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, kötü kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, kötü imiş tabiî. Beyleri, milleti ahenksiz olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş. Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup yukarı kaldırmış olacak. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. Doğuya, batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş. Yabguyu, şadı orda vermiş. Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan bunca … Kırk yedi defa ordu sevk etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş. Babam kağan için ilkin Baz Kağanı balbal olarak dikmiş. O töre üzerine kağan oturdu. Amcam kağan oturarak Türk milletini tekrar tanzim etti, besledi. Fakiri zengin kıldı, azı çok kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim Tarduş milleti üzerinde şad idim. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Nehir, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik. Yekûn olarak yirmi beş defa ordu sevk ettik, on üç defa savaştık. İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş Kağanı Türkümüz, milletimiz idi. Bilmediği için, bize karşı yanlış hareket ettiği için kağanı öldü. Buyruku, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet gördü. Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz olmasın diye Az milletini tanzim ve tertip edip … Bars bey idi. Kağan adını burda biz verdik. Küçük kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi yanıldı, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Kögmenin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Az, Kırgız kavmini düzene sokup geldik. Savaştık … ilini geri verdik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. Batıda Kengü Tarmana kadar Türk milletini öyle kondurduk, öyle düzene soktuk. O zamanda kul kullu olmuştu. Cariye cariyeli olmuştu. Küçük kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi. Öyle kazanılmış, düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı. Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim boza bilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hâle soktun. Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi.Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden, gittin. Batıya giden, gittin. Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su gibi koştu, kemiğin dağ gibi yattı. Beylik erkek evlâdın kul oldu, hanımlık kız evlâdın cariye oldu. Bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam, kağan uçup gitti. Önce Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî. Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan milletin üzerine oturdum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyle kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak çıplak olarak dönüp geldi. Milleti besleyeyim diye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, güneyde Çine doğru on iki defa büyük ordu sevk ettim, … savaştım. Ondan sonra, Tanrı bağışlasın, devletim var olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Değerli illiden, değerli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tâbî kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. İşi gücü veriyor. Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı … Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeşim Kül Tigin er adını aldı. On altı yaşında, amcam kağanın ilini, töresini şöyle kazandı: Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettik, bozduk. Çinli Ong vali, elli bin asker geldi, savaştık. Kül Tigin yaya olarak atılıp hücum etti. Ong valinin kayın biraderini, silâhlı, elle tuttu, silâhlı olarak kağana takdim etti. O orduyu orda yok ettik. Yirmi bir yaşında iken, Çaça generale karşı savaştık. En önce Tadıgın, Çorun boz atına binip hücum etti. O at orda öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar’ın boz atına binip hücum etti. O at orda öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig beyin giyimli doru atına binip hücum etti. O at orda öldü. Zırhından kaftanından yüzden fazla ok ile vurdular, yüzüne başına bir tane değdirmedi. … Hücum ettiğini, Türk beyleri, hep bilirsiniz. O orduyu orda yok ettik. Ondan sonra Yir Bayırkunun Uluğ Irkini düşman oldu. Onu dağıtıp Türgi Yargun Gölünde bozduk. Uluğ İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Kırgıza doğru ordu sevk ettik. Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastık. Kağanı ile Songa ormanında savaştık. Kül Tigin, Bayırku’nun ak aygırına binip atılarak hücum etti. Bir eri ok ile vurdu, iki eri kovalayıp takip ederek mızrakladı. O hücum ettiğinde, Bayırku’nun ak aygırını, uyluğunu kırarak, vurdular. Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık.O yılda Türgiş’e doğru Altın ormanını aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük. Türgiş kavmini uykuda bastık. Türgiş kağanının ordusu Bolçu’da ateş gibi, fırtına gibi geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı beyaz boz ata binip hücum etti. Alnı beyaz boz …… tutturdu. İkisini kendisi yakalattı. Ondan sonra tekrar girip Türgiş kağanının buyruku Az valisini elle tuttu. Kağanını orda öldürdük, ilini aldık. Türgiş avam halkı hep tâbi oldu. O kavmi Tabarda kondurduk … Soğd milletini düzene sokayım diye İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Ondan sonra Türgiş avam halkı düşman olmuş. Kengeris’e doğru gitti. Bizim askerin atı zayıf, azığı yok idi. Kötü kimse er … kahraman er bize hücum etmişti. Öyle bir zamanda pişman olup Kül Tigini az erle eriştirip gönderdik. Büyük savaş savaşmış. Türgiş avam halkını orda öldürmüş, yenmiş. Tekrar yürüyüp…
Kuzey Yüzü:

… ile, Koşu vali ile savaşmış. Askerini hep öldürmüş. Evini, malını eksiksiz hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşına gelince Karluk kavmi hür ve müstakil iken düşman oldu. Tamag Iduk Başta savaştık. Kül Tigin o savaşta otuz yaşında idi. Alp Şalçı ata binip atılarak hücum etti. İki eri takip edip kovalayarak mızrakladı. Karluk’u öldürdük, yendik. Az milleti düşman oldu. Kara Göl’de savaştık. Kül Tigin otuz bir yaşında idi. Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti. Az ilteberini tuttu. Az milleti orda yok oldu. Amcam kağanın ili sarsdığında; millet, hükümdar ikiye ayrıldığında; İzgil milleti ile savaştık. Kül Tigin Alp Şalçı akına binip atılarak hücum etti. O at orda düştü. İzgil milleti öldü. Dokuz Oğuz milleti kendi milletim idi. Gök, yer bulandığı için düşman oldu. Bir yılda beş defa savaştık. En önce Togu Balıkta savaştık. Kül Tigin Azman akına binip atılarak hücum etti. Altı eri mızrakladı. Askerin hücumunda yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Kuşalgukta Ediz ile savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip, atılarak hücum edip bir eri mızrakladı. Dokuz eri çevirerek vurdu. Ediz kavmi orda öldü. Üçüncü olarak Bolçuda Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Azman akına binip hücum etti, mızrakladı. Askerini mızrakladık, ilini aldık. Dördüncü olarak Çuş başında savaştık. Türk milleti ayak titretti. Perişan olacaktı. İlerleyip gelmiş ordusunu Kül Tigin püskürtüp, Tongradan bir boyu, yiğit on eri Tonga Tigin mateminde çevirip öldürdük. Beşinci olarak Ezginti Kadız’da Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Az yağızına binip hücum etti. İki eri mızrakladı, çamura soktu. O ordu orda öldü. Amga kalesinde kışlayıp ilk baharında Oğuza doğru ordu çıkardık. Kül Tigini evin başında bırakarak, müdafaa tedbiri aldık. Oğuz düşman, merkezi bastı. Kül Tigin öksüz akına binip dokuz eri mızrakladı, merkezi vermedi. Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse mani olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş düşünceye daldım. İki şadın ve küçük kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü kaşı kötü olacak diyip düşünceye daldım. Yasçı, ağlayıcı olarak Kıtay, Tatabı milletinden başta Udar general geldi. Çin kağanından İsiyi Likeng geldi. On binlik hazine, altın, gümüş fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Batıda gün batısındaki Soğd, İranlı, Buhara ülkesi halkından Enik general, Oğul Tarkan geldi. On Ok oğlum Türgiş kağanından Makaraç mühürdar, Oğuz Bilge mühürdar geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapıcı, resim yapan, kitâbe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi.
Kuzeydoğu Yüzü:

Kül Tigin koyun yılında on yedinci günde uçtu. Dokuzuncu ay, yirmi yedinci günde yas töreni tertip ettik. Türbesini, resimini, kitâbe taşını maymun yılında yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik. Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşında bulut çöktürdü … Bunca resimciyi Tuygut vali getirdi.
Güneydoğu Yüzü:

Bunca yazıyı yazan Kül Tiginin yeğeni Yollug Tigin, yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, yazdım. Değerli oğlunuzdan, evlâdınızdan çok daha iyi beslerdiniz. Uçup gittiniz. Gökte hayattaki gibi …
Güneybatı Yüzü:

Kül Tiginin altınını, gümüşünü, hazinesini, servetini, dört binlik at sürüsünü idare eden Tuygut bu … Beyim prens yukarı gök … taş yazdım. Yollug Tigin.
Batı Yüzü:

Batıdan Soğd baş kaldırdı. Küçük kardeşim Kül Tigin … için, öle yite işi gücü verdiği için, Türk Bilge Kağanı, nezaret etmek üzere, küçük kardeşim Kül Tigini gözeterek oturdum. İnançu Apa Yargan Tarkan adını verdim. Onu övdürdüm.

Türkman


Türkman sözü haqqında tarixin çox yerində müxtəlif yozumlarda gözə çarpmışdır.İlk dəfə Türkman sözünün V.V. Bartold F.Xirtin verdiyi mə"lumatlara istinad edər
ək Türkman ifadəsinin hələ VIII əsr Çin ensiklopediyası "Tundyan"da "Teqoman" formasmda işləndiyni göstərmişdir ayrıca Xəzər Xaqan Yusifin mektubunda da deyir ki "Torqomanın(Türkman) 10 oğlu var Uyğur,Dursu,Avar,Oğuz, Basili,Torniak,Xəzər,Saqar,Bulqar,Sabirdir.Torqomah formasında işledilmişdir.
Tavarixi-Ali-Səlcuqi də rast gəlirik : "Oğuz kimi bütün bu qövmlərə Türkman deyərlər ve Qıçaq ve Qılıç ve Qanlı ve Qarluq dahı qabìleler ki Türkmanlara mensubdurlar"
İbn Xaldunda yahudi dininə mənsub olan öz əsərində "Xəzərləri Türkməndir" demişdi.Göründüyü kimi Türkmanlıq dinlə bağlı yox Türk soyundan gelenlerle əlaqəli idi və Xəzər Xaqanı da ,Yazıcıoğlu Əli də biləşdirici biçimdə Türkün ilkin adı kimi göstərir.
Mahmud Qaşqarlıda bir çox yerdə "Türkmanan-ül-Quziyye","Türkmanani-Quziyye" Oğuzla Türkmanı bir yerde adlarını çəkmiş və kökümüzü iki yerdə islamdan öncəyə aid etmişdir..
Türkmanlar-Türkmənlər

Birinci yerdə e.ə IV əsirə aid etmiş Makedoniyli İsgender zamanında Xalacları Türkman adlandırmış..sözün anlamın "Tükmanənd-Türkəbenzər" deye açmışdır.
Digər yerdə isə demişdir ki "İslamdan öncə Çiğil,Yağma,Qarluq boylarına Türkman deyərdilər" deməsi İslam gəlmədən öncədə Türkman adının olmasını vurğulamışdır.
Tavarıxı -Ali-Səlcuqidə Oğuzların Türkmanlığı haqqında deyilir:
“Oġuz’uŋ oġlanlaruŋdan yigirmi dört boy peydā oldı ve şöyle mufassal yazıldı. Her biri bir ad ve lakaba maxsūs oldılar ve tamām Türkmanlar ki ‘Acem’de, ‘Arab’da, Rūm’da, Şām’da var dururlar, anlaruŋ nəslindən dururlar ve bu yigirmi dört boyuŋ oğlanlarındandur. Filcümle ol vaktin ki Oġuz kavmleri kəndü vilāyətlərindən Maveraünnəhr ve İrān iklimlərinə gəldilər ve təvālüd ve təvāsülleri bu iklimlərdə
oldı, bu yirlerüŋ suyı ve havāsı muktezāsınca tədric-ile şəkilleri Tacik şəklinə döndi və çün mutlaq Tacik(Fars) degüllerdi, Tacik(fars) kavmleri anlara Türkman didiler.”
Əbdülqazı Bahadurun "Şeceyeyi-Terakimə(Türkman Tarixi)" əsərində də deyilir:

"Maveraünnəhr'ə gedən Türkmanlara Tacik'ler(farslar) önce Türk deyərlerdi. Beş, altı nesil keçdi sonra yere suya çekti, sonra çenələri kısık ve gözleri büyük ve yüzleri küçük ve burunları büyük olmağa başladı. Türkman yurduna gelip oturan qövmlərdən əsir ve tacir Maveraünnəhre gəlməyə başladı. Onları görən Tacik'lər o Türklərə "Türk manənd" dəyip ad qoydular. Onun manası "Türk'e bənzər" demektir. Kara halk (avam tabakası) Türk manend diye söyləyəmədi ve Türkman dediler. "
“Oğuz eli öz yurdundan çıxıb Mavəraünnəhr Şəhərlərinə və İrana gələrək burada doğulub-böyüyəndə su və iqlim səbəbilə çöhrələri yavaş-yavaş taciklərinkinə(farslarənkinə) bənzədi. Onlar xalis tacik(fars) olmadıqları üçün taciklər(yəni farslar) onlara «Türkman», yəni «türk insani vəya türkə bənzəyən» dedilər. Ona görə də bu ad bütün oğuz boylarına verilmiş, onlar bu adla tanınmışlar» (Bax :Cami, ət-təvarix, Berezin nəşri, Peterburq, 1861, s. 26)
göründüyü kimi bir çox tarixi mənbələrdə "Türkman müsəlman-Oğuz" kimi işlənməyib..Burda iki şeyə diqqət verilməlidir birincisi Türkmanlar hələ əsər yazılan zaman qıyıq-gözlü deyillər və əsər yazanlarda bunun izahin bir çox yerdə veriblər digər məsələ isə biz hələ də yaylaq-qışlar həyatı yaşayan Türk kəsiminə Tərəkəmə/Türkman deyirik yeni "həyatını Türk kimi yaşayan""eski Türklərə bənzəyən" menasənda bu ifadə yalnız Türk kimi yaşayanlara aiddir..Adətən Qəsəbə-Şəhər Türklərinə Tərəkəmə deyilməzdir..Tərəkəmə-Türkmanlar ifadəsini Azərbaycanda əsla "müsəlman-Türk-İmanlı-türk "mənasında işlədilməz."Tərəkəmə" ərəbcədir "Türkmanlar" deməkdir.Bunun ən gözəl nümunəsi Əbdülqazi Bahadur verib:"Türkmanların bəyləri yanıma gələrək Türkmanlar haqqında əsər yazmağı xahiş elədilər məndə Şəcəreyi-Terakima adlı əsəri yazdım"..Terakima kimi oxuduğumuz kəlimə Azərbaycanda işlədilən "Tərəkəmə" Etrak isə ərəbcədi Türklər demədir.Əbdülqazı bu əsəri bitirdikdən sonra "Şəcəreyi-Türki" əsərini yazmağa başladısada bitirə bilmədi..
Əlişir Nəvai öz şeilərində
"Horasan dimegil Şiraz u Təbriz
Ki kılmış devrini kilkim şəkərrîz
Köngül vermiş sözümge Türk,can həm
Ni yalquz TÜRK bəlkim TÜRKMAN"
Türk ifadəsini Türkistan-Orta asiya üçün Türk alandırır Türkman ifadəsini isə "Azərbaycan türkləri" adlandırdığımız əslində isə Türkman olan Şiraz Təbrizə olan oymaqları nəzərdə tuturdu..Bunu biz Tehraninin "Kitabi Diyarbəkiriyyə" əsərində Oğuzun Yiva Boyundan olan Qara Yusif Türkmanın Osman Bayındurluya göndərdiyi müraciətdə deyir:
"Biz hər ikimiz Türkmanıq. Bundan sonra birbirimizə qarşı vuruşmamalıyıq, bundan artıq bir-birimizi əzməməliyik. Bizlərdən hər birımiz düşmənlərimiz olan Rum və Cığataylarla vuruşmalıyıq. Sənin Şam və Ruma hücum etməyin,mənim də Cığataylann üstünə getməyim daha məqsədəuyğundur" Göründüyü kimi, hələ о dövrdə Qaraqoyunlu və Ağqoyunıular özlərinin bir xalq (orijinalda məhz belədir "ma hər do merdom-e Torkmanim", yəni "biz hər ikimiz Türkman xalqıyıq" - R.Ş.) olduqlarını dərk edir və eyni zamanda özlərini onlardan şərqdə (Ciğataylar) və qərbdə (Osmanlılar) yaşayan Turk xalqlarmdan fərqləndirirlər Əlavə edək ki, Əbubəkr Tehrani də əsər boyu Qaraqoyunlu və Ağqoyunlulardan(Yiva-Bayandur) danışarkən "Türkman" sözündən istifadə edir,"Türk" sözünü isə əsasən Türkistan əhalisinə aid edir.Türküstandan gəlib böyükük edən ağalıq edən İranı-İraqı-Ərəbistanı-avropanı işğal edən Xaçlıarın ayağını bu torpaqdan kəsən biz olduğumuz üçün Bizə TÜRKMAN-Böyük Türk demələri normaldır.. Yuxarıda kı qeyd edilən qaynaqlar hamısı Türkman haqqında revayetlerdən götürülmüş və yazılmışdır..
Məhəmməd Füzulidə Türkman ifadəsini işlədərək İki Türkman tayfasinin Ağqoyunlu-Qaraqoyunlu savaşından üzününtü duymuş.Bu savaşları boş-lazımsız və də sərxoşlaın davası adlandırıraq belə dilə gətirir:
"Qaşınla gözlərindir hər tərəf, ya bir niza’ üzrə
Çəkibdirbir-birinə iki sərxоş türkman xəncər?"
Biz Türkmanlığın soyluluq olduğunu "Səçuqnamə"də Yuluq Osmanın varislərinə veridyi bu vəsiyətdən daha aydın görə bilərik : "Olmaya ki Oturaq olasınız bilin ki Bəylik Türkmanlıq və yörüklük edənə qalir" .Ağqoyunlu Yuluq Osman açıq aşkar Bəyliyin Türk kimi yaşayanlara əsil-Türklərə Yörüklərə-Türkmanlara qalacağını vəsiyyət edir.17 yüz il Şairi Qaracaoğlanda şeirində Türkmanlığın soy olmasın belə deyir:
"Saralıb da, tökülməyir xəzəlim,
Könül deyir, diyar-diyar gəzəlim.
Soyum Türkman, Türkman olsun gözəlim,
Ölür olsam o ellərdə öləyim"
Başqa yerdə Nemətullah Kişvəri Ağqoyunlu hökmdarı Sultan Yaqubun saray şairinin dilindən:
Kimdir ol Türki-Xütən demiş filanın sevdigi,
Bir qulağı həlqəlicə Türkmandır sevdigim…
Qızılbaş Türkmanlarının Şahi Ş.İ.Xətayinin şeirində özlərini Tacik-fars soyuna Bağlayan Şirvanşahların ərazisinin Təbrizə birləşdiriləsini Şirvanşahlar(əcəm) üçün qiyamət əlaməti olmağunu və eyni qiyamətidə Bağdad içindən qopan Türkmanlar tərəfindən ərəblərin başına gətirdiyini ərəblərin səsinin Türkmanlar tərəfindən kəsildiyini şeirində fəxrlə yazmişdir:
Şirvan xəlayiqi xamu Təbrizə daşına,
Mülki-Əcəm sоrar ki, qiyamət xaçan qоpar?
Yetdükcə tükənir ərəbün kuyi, məskəni,
Bağdad içində hər necə kim, Türkman qоpar...
İmadəddin Nəsimidə Türkman-ərəb-kürd kimliyini qarşı-qarşı qoyur. Burda özünü mükəmməl ərəbcə bilən bir insan olmasına baxmayar Türkmanlığı unutmadığı belə qeyd etmişdir.
Ərəb nitqi dutulmuşdur dilindən,
Səni kimdir deyən kim,TÜRKMANSAN?
digər bir yerdə
Ol dəxi yarısı su, yarısı dürt,
Bəxşişə TÜRKMANMI yeydir, yoxsa kürt!"
Göründüyü kimi şairlərimizin Şahlarimizin Bəylərimizin dilindən Türkman sözü əskik olmamşdır..
Ağqoyunlu-Qaraqoyunlularin Türkmanlığı (Bayandur-Yiva)
”QIZILBAŞLAR TARİXİ" əsərindədə TÜRKMAN TAYFALARI iki yere ayrılır Ağqoyunlu və Qaraqoyunlu.. QARAQOYUNLU TÜRKMAN TAYFALAR Ərciş ətrafında yaşayırdılar və onlara «Barani» də deyirlər.Qara Yusif ibn Qara Məhəmməd: Son dərəcə cəsur, mərd və güclü olmuşdur. Belə ki, Əmir Teymurla dəfələrlə vuruşmuşdu və Sultan Əhməd Cəlairlə birgə Ruma, oradan isə ġama getdi. Oranın (şamın) padşahı Məlik Əşrəf , ƏMİR Teymurun xoşuna gəlmək üçün hər ikisini həbs etdi. O vaxt onun bir oğlu oldu, adını Pirbudaq qoydular və Sultan Əhməd onu oğulluğa götürdü..." H. 624 (1226-27)-cü il hadisələri ibn-əl-Əsir əsərlərində «Ivaiyyə(Yİva) Türkman tayfa başçıları Xoy əhalisindən xərac aldıqdan sonra... Təbriz ətrafında ticarət karvanını qarət edib, onların çoxlu pul və parçalarını talam etmişdilər.Ərzrumdan qoyun alıb Təbrizə aparan tacirlərin qarşısını kəsib, 20 min başdan ibarət qoyunlarını almışdılar. Tacirlərdən qəsb olunmuş saysız-hesabsız qənimətlər içərisində çoxlu arşın malı var idi ki, bunların bir qismi hələ də açılmamış taylarda dururdu»

Qızılbaşların Türkmanlığı haqqında :
"Sultan [Heydər] bu yuxunu gördükdən sonra başına şadimanlıq papağı qoyub o
vaxtlarda dəbdə olan Türkman papağını on iki zolaqlı "Heydər papağı" ("tərəke-Heydəri") ilə əvəz etdi.Elə buna görə də, o şanşöhrətli adamlar "qızılbaş" ifadəsi ilə məşhur oldular"
"İSGƏNDƏR BƏY MÜNŞİ TÜRKMANın DÜNYANI BƏZƏYƏN ABBASIN TARİXİ
(Tarixe-aləmaraye-Abbasi)"
Şah Abbasın zamanında Oruc bəy Sultanəli bəy oğlu Bayatın əsərindən bizə gəlib çatan bilgidən görünür ki İranın sahibi tamamən Türkman Tayfalarının əlində idi.
"İndi bizdə bütün İran(Perisan) elində nəcabətli sayılan 32 ailə sülaləsi var ki, ölkədə böyük nüfuz sahibidir:
1.Ustaclı - ən əsas ailədir,
2.Şamlı - bu ailənin üzvləri həmişə vəzifədə olur,
3.Əfşarlar - bu ailədən olan üzvlər adətən ədliyyədə çalışır,
4.Türkmanlar - bu ailədən sərkərdələr və əsgərlər çıxır,
5.Bayatlar - ailələrin ən əsilidir, İspaniyadakı hersoqlar kimidir,
6.Təkəlilər - bu ailə də elədir,
7.Xarmandalı - markizlər kimidir,
8.Zülqədərli - hersoqlar kimidir və döyüşçü ailədir,
9.Qacarlar,10.Qaramanlı - bu ailələr də hersoqlar kimidir,
11.Bayburtlu, 12.İspirli,13 Oryatlar - bu ailələr qraflar kimidir,
14.Çavuşlu - hersoqlar kimi,
15.Asayişli, 16-Çəmiş-Kəzəkli, 17-Sarızolaqlı, 18-Qarabacaqlı, 19-Baharlı, 20-Kuyniorulu,21-Kırklı,22-Boşalı,23-Hacı Fəqihli,24-Həmzəli,25-Zolaqlı,26-Mahmudlu,27-Qaraçomaqlı,28-Qaraqoyunlu - qraflar kimidir,
29-Gözi-Bayızlı, 30-Peykli, 31-İnazlı və 32-Kuhgiluyəli - hersoqlar kimidir.
Bayatların Türkmanlığı haqqında:
«Şərqi-Hind» şirkətinin nümayəndəsi R.Edmondzun 1820-ci il xatirelerindən: «Saat 8.20-də Quruçaya çatdıq. Burada Bayat Türkmanlarının çadırları vardı. Əşirətin başçısı, bəzən «Qaraquş bəy» adlanan Həsən bəy gəlib məni yeməyə dəvət etdi. O, Xorasanda Böyük Bayat əşirətinin mövcudiyyətindən yaxşı xəbərdar idi. Lakin əşirət qollarının ilk dəfə olaraq nə vaxt Xorasanda bu (İraqa) ölkəyə gəldikləri tarixi müəyyənləşdirə bilmədilər"
Qacarların Türkmanlığı haqqında:
Qacarlarında Türkman soyundan gəlməsini "TARİXİ-CƏDİDİ-QÄRABAĞ-İRANDAN PƏNAH XANA YETƏN XƏBƏRLƏR" bölməsindən belə oxuyuruq: "Astarabad tərəfdən Türkman içindən Məhəmmədhəsən xan Qacar ki, Nadir şah zamanında əhli-üsyan hesab olunduğuna Türkman tayfalarına əmr olunmuşdu ki, onu ya qətlə yetirsinlər, ya məhbus hüzura yetirsinlər. Türkmaniyyə Heybəti-Nadiridən qorxub Məhəmmədhəsən xanı öz içlərindən xaric edirlər...
Nadır Şah Avşarın və ya avşarların Türkmanlığı.
Azərbaycanı Türkman Xaqanıarının məmləkəti sayıb Nadır Şah Avşar Osmanlı sultanı Mahmuda yazdığı məktubda bunu belə dilə gətirmişdir:
“Amma Sah İsmayılın yeritdiyi ixtilafcılıq siyasəti nəticəsində kecmis zamanlarda Turkman sultanlarına bağlı olmus Azərbaycan məmləkətlərindən bəziləri ali Osman dovllətinin tərkibinə kecmisdi” Nadır Şah Avşar Məktubun başqa yerində özünü Türkman elinin böyüyü də adlandırmasını: “Tanrının inayəti ilə biz humayun hokmüdarda Turkman elinin böyüyü və İran ilə Turkustan məmləkətlərinin sahibiyik.”
«Türkmanlardan törəmiş Avşarlar, Kürdüstanla qonşu olan və eyni adlı böyük duzlu gölün sahilində yerləşən Urmiya vilayətində məskundurlar. Hərçənd onlardan bir çoxu öz Türkman əcdadlarının qaba və yabanı xasiyyətindən bir şeylər saxlamışlarsa da, buna baxmayaraq bu vilayət hazırda bütün İranda ən alicənab, mərd və qonaqsevər yerlərdən biri sayılır. Avşarlar bir qədər qaraqabaqdırlar, son dərəcə cəsur və əla süvaridirlər. Əcdadları Türkmanlar kimi, onlar da adəti üzrə, inanılmaz bir çevikliklə davrandıqları cirit və nizə ilə silahlanır və bu silahla onlar doğrudan da istənilən süvari üçün qorxuludurlar.»
(Bax:İranın və Rusiyaya birləşdirilmiş İran vilayətlərinin ətraflı təsviri" 1829-cu il. Rusca ATB-Azərbaycan Türkçülər Birliyi)
Türkman sözün qədimliyi şüphəli deyil .Bu sözünün Böyük Türk Əsil Türk ulu Türk olmasını yerli və xarici mənbələrdə də görə bilərik.
Vambâry'e göre,Türkman kəliməsi “Türk” ile “man”dan yaranmışdır ve “Türklük”, Türkler demektir. Zira man türkçede toplayıcı isimleri əmələ getiren bir şəkilçidir.
J.Deny Türk dili grameri adlı meşhur eserinde, türkçedeki -men-man ekinin, kocaman,karaman, şişman,ataman azman v.b. sözlərində görüldüğü kimi, birləştiği kelimeye augmentatif (mübalâğa, ululuq, büyüklük, üstünlük) manası verdiğini tesbit ile, Türk ve -man’dan mürekkep Türkman tabirinin de koyu Türk, halis kan Türk (turc pur sang) manasına geldiği neticesine varmıştır... J.Deny’nin yaptığı izah Gy. Nimcth,Kıyasoğlu, V.M.norsky, Gy.Moravcsık taraflarından isabetli görülmüş, nihayet son yıllarda O.Prılsak tarafından tekrarlanmıştır.İ.Kafəsoğlu belə qənaətə gəlir ki,türkman terminini islamı qəbul etmiş oğuzlara şamil edilməsini qəbul etmək olmaz. Çünki qaynaqlarda oğuzlardan öncə islamı qəbul etmiş türk tayfalarında öz adını dəyişdirməsi haqqında qeydlər yoxdur. Onun fikrincə, 'türkman" sözü siyasi termin kimi IX əsrdən e"tibarən işlənilməyə başlamış və "əsil", "böyük türk" mə"nasını ifadə etmişdir. Mahmud Qaşğari yalnız oğuzlan deyil, hətta Qarluqların

özünü də "türkman" adlandırmışdır.Azərbaycan ədəbiyyatşünası, folklorşünas, publisist, dilçi, yazıçı və tərcüməçi. Filologiya elmləri doktoru Qəzənfər Paşayevdə Türkman sözünün menası haqqında bunları yazmışdır:

"Mən ömrümün 45 ilini İraq-Türkman yəni Azərbaycan folkloruna həsr elədim.Onlar özlərinidə Bizləridə TÜRKMAN adlandırır!! Türkman: Ulu-Türk ,Qədim-Türk,Əsil-Türk,Möhtəşəm-Türk ,bu mənadadır Türkman sözü.Bizdə Bir çox sözlər var ki,Orman,Qocaman,bunlar qədimliklə bağlıdır.Nəsimidə Xətayinində Türkmanla bağlı şeirləri var"
Prof. Hidayət Kamal Bayatlı Türkmanların dili haqqında danişarkə Türkmanlığın sahəsinin daha geniş olduğunu belə qeyd etmişdir: «İraq Türkmanlarının qonuşduğu ağız, türkcənin Azərbaycan ağzı sahəsi içinə girməkdədir. Azərbaycan ağzı dil coğrafiyası baxımından: Doğu Anadolu, Güney Qafqaziya, Qafqaz Azərbaycanı, İran Azərbaycanı, Kərkük Türkman və Suriya Türkman bölgələrini qapsar. Folklor dəgəri baxımından da Türkcənin çox zəngin və çeşitli məlzəməsini daşıyan yenədə Azərbaycan ağızlarıdır»

Oğuzların Yiva Boyundan olan Qaraqoyunluların Tək "Türkman" adı altında birləşdirmək cəhdinin nəticəsini sonralarda İsgəndər bəy Münsinin əsrində görürük Münşi Ağqoyunlu Tayfasını Türkman və onun ordusunu "Türkman ordusu" adlandırır..Qızılbaşlıq zamanı Türkmanlıq - Qızılbaşlıqla eyni anlamda işlədilib Şah Abbas zamanı İspaniyada Don Juan adıyla Tanınan Oruc Bəy Bayatin əsrində Türkmanlar haqqında bunları yazıb: "TÜRKMANLAR ÖLKƏSİ" nə İranın əyalətidir nə də onun Şəhərlərindən biridir .Buna görədə biz onlar haqqında danışanda əyalət kimi danışmırıq. Türkmanlar İranda hökm etmiş Xanədanların arasında böyük əhəmiyyətə malikdir.Çünki onlar ən igid xalqdır və də yetərincə çoxsaylıdırlar".Biz Türkman adı altında birləşmək cəhdini Nadır Şahda görürük...Nadır Şah özünü Türkman elinin böyüyü adlandırmaqla y

anaşı Osmanlınıda ,Baburlarıda Türkman sülaləsinin nümayəndələri kimi görmüş onlada yazdığı məktubda bunu dilə gətirmişdir..
"Amidi Türkmani-cins diyardur(Diyarbekir Türkman diyarıdır)Aşiq Çələbi «Məşairüş-şüəra. s. 458»
"Hala İranzəmin padişahıdır. Əsli taife-yi Qacariyədəndir.
Əcəm Türkmanlarındandır.
"Arif Hikmət. Təzkirətüş-şüəra. s. 47


















Neymetullah Kişveri
Yivalar-Bayandurlular-Qızılbaşlar-Avşarlar-Qacarlar Türkman soyundan gəldiklərini yaxşı biliblər.yuxarıda saydığım Xanədanlar indiki Azərbaycan dili dediyimiz Türkcədə danışıblar..İndiki Azərbaycan-Suriya-İraq-Guney Azərbaycan-Qaşqay-Xalac-Xorasan-İran Türkləri də indi Azərbaycan dili dediyimiz dilin ləhcələrində danişiblar burda yaşayan Türkləri "Vahid Türkman" adında birləşdirmişdirlər...
___________________________________
Hüseyn Türkman.