Ni yalguz Türk belkim Türkman hem Əlişir Nəvai
“Hamsesine giren eserlerin her birinde kahramanları ideal bir Türk kahramanı
kılığına sokmuş, hikayelerine ulusal bir hava vermeye dikkat etmiştir. Ferhâd u Şirin
mesnevisindeki Ferhât, karakter ve çizgileri belirsiz bir kişi değil, Türkle ilgili
özellikleri taşıyan bir kahramandır. Bu mesnevisine Harzem ve Hoten Türklerinin
hayatından alınmış bir roman kimliği katmıştır. “Sedd-i Đskenderî” de böyledir; Türk
tarihiyle ilgili bir çok tablolar yer almıştır. Nevâî’de dil bilinci ve milliyetçilik
duygusu öylesine köklüdür ki, Türkçe konuşup yazmayanları, Türk soyundan olsalar
bile Türk saymaz.”17
Hint’ten Rûm’a kadar bütün Türk Dünyasının fethine çıkan Nevâî ”Bütün
Türk halklarını, bütün ülkeler Türklerini yalnız başıma fetheden benim” diyerek
eserleriyle Orta Asya dil ve edebiyat dünyasında çığır açmıştır.18
Ferhad u Şirin mesnevisinin sonundaki şiirinde söyleyişleri ile ideallerini
gerçekleştirdiğini ifade eder, haklı olarak kendisini över:
“Eger bir kavm ger yüz, yoksa meningdür
Muayyen Türk ulusu hod, meningdür
Alıp men taht-i fermanımga âsân
Çerig çekmey Hıta’dan ta Horasan
Horasan dimegil Şiraz u Tebriz
Ki kılmış devrini kilkim şeker-rîz
Köngül bermiş sözümge Türk, can hem
Ni yalguz Türk belkim Türkman hem
(Türk ulusu ister bir kavim isterse yüz hatta bin uyruk olsun gerçekte bunların hepsi
benimdir. Ben çeri, (ordu) çekmeden Hıta (Çin) ülkesinden Horasan’a varıncaya
kadar uzayan bölgelerdeki bütün Türkleri kendi buyruğumun altına aldım. Yalnız
Horasan değil Şiraz (Đran), ile Tebriz (Azerbaycan=Akkoyunlu) Türkleri çağını da
benim kalemim şeker dökerek tatlı kılmıştır. Türkler benim sözlerime (şiirlerime)
gönlünü kaptırmış, canını bile vermiştir. Yalnız Türkler (Uygur, Çağataylı,
Altınordulu=Kazan, Kıpçak) değil Türkmenler (Akkoyunlu ve Osmanlılar) de benim
şiirlerime gönlünü ve canını vermiştir ve sözümü tutmuştur. Ben bu ülkeleri ele
geçirmek için ferman göndermiş değilim; ancak bir Dîvân (şiirler) göndererek bu işi
yaptım. Bu dîvân (devlet sınırlarını tanımayarak) ülkeleri öylesine tuttu ki hiçbir
devletin idaresini düzenleyen Padişah ve vezirlerin toplu bulunduğu dîvân ile
defterleri böylece sağlam zaptedip, düzene koyamaz. Benim dîvânım Cihangir
padişahların divanından daha çok üstün bir gönül isteği ve gücüyle Türk ülkelerini
hükmü altına almıştır.
“Nevâî sistematik bir dilci olmamakla birlikte Türk dilinin gücünü tam olarak
kavramış dil bilincini iyice sezmiş bir yazardı Yaratılıştan şair olan bir yazardan
bundan fazlası beklenemezdi. Nevâî, bir yandan duyguya ve duygulandırmaya öbür
yandan da nesnel çözümlemeye dayanan bir dilci sayılabilir. Türkçenin anlatım
gücünü gösterecek daha bir çok noktaları sıralayabilir ve örnekler verebilirdi.”
Türkçenin milli dil olmasında ve gelişmesinde verdiği eserlerle büyük katkıları
olan Nevâî, Türkçeye büyük hizmet ve emek vermiştir.
“Yabancı bir dilin edebiyat dili olarak kabul edildiği bir devir ve çevrede milli
duygu ve şuurla ve imrenilecek bir cesaretle ortaya atılıp Türk Dilinin istiklâlini
savunan onun Farsça’dan üstün olduğunu savunan, onun Farsça’dan üstünlüğünü ispat
edən ve çok değerli eserleriyle yeni bir edebi dil kuran Nevâî, Türk dili ve kültürüne
sonsuz hizmetlerde bulunmuştur. O, Orhun yazıtlarından beri uyanık ve canlı
gördüğümüz milli duygu ve şuurun Türklük ve Türkçülük ruhunun en büyük
temsilcilerinden biridir. Milli dil ve edebiyatın meydana gelmesinde sayısız emeği
geçen Türkçecilik davasının öncülerindendir.”
Hayırsever bir kişiliğe sahip olan Ali Şir Nevâî çok zengindi. Servetini ilim
ve sanat için harcamıştır. “Horasan’da 370 parça hayrât inşa etmişti. Bunlardan 90’ı
kervansaraydı. Bu hayrât içinde mescitler, camiler, tekkeler medreseler, köprüler
vardı.”
Bir şiirinde “Ey Nevâî kişige birme köngül/Eger ol hûrî durur yoksa peri” (Ey
Nevâî kimseye gönül verme, huri veya peri olsa bile) diyen Nevâî hiç evlenmemiştir.
“XV: asrın son yarısından başlayarak Tanzimata kadar bütün Osmanlı şairleri
edebi kültürlerini tamamlamak için Çağatay lehçesini öğrenip Nevâî’nin eserlerini
okumuşlar, aynı lehçe ile ona nazireler yazmışlardır. Hindistan sarayları ve Đran
Türkleri arasında olduğu gibi Anadolu ve Rumeli’de Nevâî’nin eserleri adeta ders
olarak okunduğu cihetle onun eserlerini iyice anlayabilmek için hususi lugat kitapları
yazılmıştır. Daha XVI., XVII asırlarda bazı müelliflerin Çağataycaya Nevâî dili adını
vermeleri de onun büyük bir edebi lehçeyi kendi ismiyle adlandıracak kadar muazzam
bir şöhret kazandığına delil değil midir ? Fuzuli, Nedim, Şeyh Galip gibi en büyük
şairlerimiz onu üstad olarak tanımışlardır.”
Çağataycayı klasik bir şiir ve nesir dili haline getiren Ali Şir Nevâî Türk
edebiyatına otuzdan fazla değerli eser kazandırmıştır. Devlet adamlığı yanında velûd
bir yazar olarak da adından sözettiren Nevâî’nin eserleri şunlardır: Garâibü’s-Sıgar,
Nevâdir’uş-Şebâb, Bedâvi’u’l-Vasat, Fevâid’ül-Kiber, Farsça Dîvân, Hayretü’l-Ebrar,
Ferhad ü Şirin, Mecnun u Leylî, Seb’a-i Seyyare, Sedd-i İskenderî, Çihil Hadis,
Vakfiyye, Nazmü’l-Cevâhir, Tarihi Enbiya ve Hükemâ,Tarih-i Müluk-ı Acem,Dastân-ı Şeyh San’ân, Hâlât-ı Seyyid Hasan Erdeşir, Mecâlisü’n-Nefâis,
Pehlevan Muhammed, Nesâim’ül-Muhabbe Min Şemâimi’l-Fütüvve, Lisanü’t-Tayr,
Muhakemetü’l-Lugateyn, Sirâcü’l-Müslimîn,Mahbûbu’l-Kulûb,Münâcât, Vakfiyye.
Fuzûlî’den Nedim’e kadar bir çok şairi etkileyen Ali Şir Nevâî üzerinde
doğulu ve batılı bir çok bilim adamı tarafından üzerinde araştırmalar yapılan
Nevâî’nin eserlerinin bir çok nüshası Türk Dünyası kütüphanelerinin ortak eserleri
arasında yerini alır. Türkiye Kitaplıkları’nda bulunan Nevâî yazmaları Agâh Sırrı
Levend tarafından yayınlanmıştır. Daha sonraki araştırmalarla bu eserlerin sayısının
daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
“Türkiye’de Nevâî’nin tesiri Tanzimat’tan sonra da devam etmiştir. Nevâinin
şiirleri Ziya Paşa’nın “Harâbât”ında mühim bir yer almış onun Büyük sanatçı Nevâyî aradan geçen beş yüz yıla rağmen bugün hâlâ değerini
ve önemini korumaktadır. Onun Türk dili ve kültürüne yaptığı hizmetler hep
yâdedilecektir. O sanatçı kişiliği, Türk dili sevgisi ve duyarlılığıyla kendisinden
sonraki bütün Türk Dünyası şair ve yazarlarırnı etkilemiştir. Nevâî külliyatının bütün
Türk Dünyasında anlaşılacağı şekilde uyarlanması ve yeni nesillere tanıtılması
gereklidir.
__________________________________________
TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ALİ ŞİR NEVÂÎ*
Hüseyin ÖZCAN**
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder